27 Mart 2016 Pazar

SUDECK ATROFİSİNDE ERKEN FİZYOTERAPİ

Merhaba sevgili okurlar,

Sudeck atrofisi olarakta bilinen “Refleks sempatetik distrofi sendromu (RSDS)” na , kompleks rejional ağrı sendromu adı da verilir. Sudeck atrofisi :ağrı, progressif yani ilerleyici fonksiyon kaybı , kemik zaaafiyeti ve sakatlık ile karakterizedir. Başlıca özelliği yanıcı nitelikte ısrarlı ağrıdır; hafif şekilleri oldukça sıktır – daha şiddetli formları sakatlayıcı olabilir ve tedavisi daha zordur.
Genellikle kalp rahatsızlıkları ya da el veya ayaklarda meydana gelen travmalar sonucu oluşur. Sıklıkla yaşlı kişilerde görülür. Sudeck atrofisi 2 yerde olabilir. Omuz – el ve ayak tutuluşu sıktır. Kolu tutunca omuz-el sendromu adını alır. Omuz-el sendromunda omuz ve elde değişiklikler olmasına karşın dirsek sağlam kalır. Hastaların çoğu 50 yaşın üzerindedir. Ayak tutulması da çok sıktır ve en önemli kırık komplikasyonlarından birisidir.

“Kompleks bölgesel ağrı sendromu” erken dönemde tedavi edilmezse hastalarda dayanılmaz ağrılar, “maymun eli” gibi bir el ve geri dönüşü olmayan fonksiyon kayıpları ortaya çıkar. 

Klinik evreleri:

1 - Akut: Birkaç haftadan 6 aya kadar

  • Ağrı, hipersensitivite, ödem, vazomotor değişiklikler
  • Artmış kan akımı ısı artışına ve cilt rengi değişikliklerine yol açar.
  • Hiperhidroz
2 - Distrofik: 3-6 ay
  • Sürekli ağrı, disabilite, atrofik cilt değişiklikleri
  • Kan akımında azalma, sıcaklıkta azalma
  • Hiperhidroz
3 - Atrofik
  • Atrofi ve kontraktürler
  • Cilt parlak, soğuk ve kurudur
Hasta bölgede: ağrı ve şişlik, deri değişiklikleri, terleme bu sendromda görülen belirti ve bulgulardır.
Tanıda radyografi, bilgisayarlı tomografi ve kemik sintigrafisinden yararlanılır. Sudeck atrofisinin tedavisi ; fizyoterapistler tarafından yapılacak değerlendirmelerin ardından yapılır.Tedaviye ne kadar erken başlanırsa alınan sonuç o derece iyi olur.


TEDAVİ

Eğer sudeck hastalığına ait kuşku doğrulanırsa çok çabuk müdahale gerekiyor. Temel hedef ekstremitelerin fonksiyonunun korunması, daha doğrusu fonksiyonların eski durumuna getirilmesidir. Burada en önemli tedavi yöntemleri olan fizik tedavi ve ergoterapinin başarıyla uygulanması için uygun ağrı tedavisi gerekmektedir. Hafif biçimlerin ve kompleks bölgesel ağrı semdromunun çok erken tanınması durumunda, non steroidal anti inflamatuvar ilaçlar ya da metamizol yeterli olabilir. Ancak, ağır vakalarda; nöropati tedavisinin genel uygulamaları yanında gabapentin veya pregabalin gibi antikonvülsif ilaçlar da kullanılır. Opioidlerin de ağrıyı azaltmak için, alternatif ya da ek olarak kullanım endikasyonu bulunmaktadır.

25 Mart 2016 Cuma

BİR ÖMÜR İNCİR YİYİN !!!


Merhaba sevgili okurlar,
İncir (Ficus carica), anavatanı doğu Akdeniz ve güneybatı Asya (Türkiye'den Afganistan'a kadar) olan, ağaç ya da ağaççık nitelikli bir bitkitürü ve bu türün meyvesidir.

 Besin Değeri

1 adet incir (yaklaşık 65 gram)

47 kalori
0.5 gr protein
90.9 IU A vitamini (günlük ihtiyacın %2’si)
1.3 mg C vitamini (günlük ihtiyacın %2’si)
3 mcg K vitamini (günlük ihtiyacın %4’ü)
0.3 mg niasin (günlük ihtiyacın %1’i)
0.1 mg B6 vitamini (günlük ihtiyacın %4’ü)
3.8 mcg folat (günlük ihtiyacın %1’i)
0.2 mg B5 vitamini (günlük ihtiyacın %2’si)
22.4 mg kalsiyum (günlük ihtiyacın %2’si)
0.2 mg demir (günlük ihtiyacın %1’i)
10.9 mg magnezyum (günlük ihtiyacın %3’ü)
9 mg fosfor (günlük ihtiyacın %1’i)
149 mg potasyum (günlük ihtiyacın %4’ü)
0.1 mg bakır (günlük ihtiyacın %1’i)
0.1 mg manganez (günlük ihtiyacın %4’ü) içerir.
Yukarıdaki rakamlar 4 yaş üzeri için önerilen 2000 kalorilik referans diyetine göre oluşturulmuştur. Günlük vitamin ve mineral ihtiyaçları kişinin sağlık durumuna göre değişebilmektedir.

FAYDALARI

Tansiyon: İncir potasyum bakımından oldukça zengin bir meyvedir. Potasyum minerali tansiyonun (kan basıncının) dengelenmesine yardımcı olur. Günümüz beslenmesi genel olarak daha az potasyum içeren sebze ve meyve, daha çok sodyum içeren hazır gıda, konserve besin ve fast-food içerdiği için yüksek tansiyon en yaygın sağlık sorunlarının başında gelmektedir. Düzenli olarak incir gibi potasyum bakımından zengin sebze ve meyveler yemek (koyu yeşil yapraklı sebzeler, beyaz fasulye, balık, mantar, muz…) yüksek tansiyonu ve buna bağlı olarak gelişen kalp ve damar hastalıklarını önlemeye yardımcı olur.

Kabızlık: Kabızlık yetersiz besin lifi ve vücudun ihtiyaç duyduğundan daha az miktarda sıvı tüketimi nedeniyle sertleşen dışkının bağırsaklardan geçmesinin zorlaşmasıyla oluşur. Beslenme alışkanlıkları kabızlığın başlıca nedenidir. Düzgün bir sindirim sistemi ve düzenli olarak tuvalete çıkabilmek için besin lifi bakımından zengin sebze ve meyveler tüketmeli, ayrıca gün içinde içtiğiniz su miktarını artırmalısınız. İşte bu noktada yüksek oranda besin lifi içeren incir kabızlığa karşı tüketilmesi tavsiye edilen meyvelerden biri olarak öne çıkıyor. Özellikle kurutulmuş incir bağırsak hareketlerinin düzenlenmesine yardımcı gıdalar arasında ilk sıralarda geliyor.

Diyabet: Diyabetik beslenme listeniz için uygun bir meyve arıyorsanız incir tam size göre olabilir. Besin lifi bakımından zengin incir gıdalardan alınan şekerin sindiriminin ve vücut tarafından emilimini yavaşlatır. Bu özelliği ile hem tip 2 diyabet hastalarına hem de tip 2 diyabet riski bulunan kişilere önerilen meyveler arasındadır.

Kemik Sağlığı: Neredeyse tüm sebze ve meyveler kemi sağlığına katkıda bulunur ve kemik hastalıklarından korunmamıza yardımcı olur. Ancak magnezyum, kalsiyum ve K vitamini içeren incirin bu meyveler arasında özel bir yeri var. Magnezyum kalsiyumun vücut tarafından işlenmesine yardımcı olurken K vitamini kalsiyumun kemikleri güçlendirmesini sağlar.

Antioksidan: Kurutulmuş incir antioksidan bakımından en zengin kuru meyveler arasında yer almaktadır. Meyve kaynaklı antioksidanların özellikle göz sağlığının korunmasında sebze kaynaklı antioksidanlara göre daha etkili olduğu bilinmektedir. 55 yaş üstü yetişkinler arasında yaygın olarak görülen bir göz hastalığı olan sarı nokta (makula dejenerasyonu) hastalığından korunmak için düzenli olarak kuru incir yiyebilirsiniz.

Demir: 1 adet incir günlük demir ihtiyacının %1’ini karşılar. Demir eksikliği nedeniyle demir bakımından zengin sebze ve meyveler tüketiyorsanız inciri listenize eklemenizi öneririm.

Kilo Verme: Besin lifi bakımından zengin besinler sindirimi yavaşlatıp kan şekeri dalgalanmalarını önler. Bu sayede yeterli miktarda besin lifi alındığından tokluk hissi daha uzun sürer ve dolayısıyla gün içinde daha az yemekle daha uzun süre tok hissedebilirsiniz. Yüksek oranda lif içeren incir hem lezzetli bir atıştırmalık olarak hem de tokluk hissini uzatma özelliğiyle kilo vermenize yardımcı olabilir.

Kalp Sağlığı: İçerdiği potasyum ile kalp hastalıklarının önünü açan yüksek tansiyonu dengeleyen incirin kalp sağlığı için faydalı bir diğer özelliği de incir yapraklarının trigliseritleri (kanda bulunan yağ formu) düşürmesidir. İncir yapraklarıyla çay hazırlayarak kalp sağlığınıza katkıda bulunabilirsiniz.

B Vitaminleri: Taze ve kurutulmuş incir B5 vitamini, folat (B9 vitamini), B3 vitamini (niasin) ve B6 vitamini içerir. Tüm bu B vitaminleri gıdalar yoluyla alınan karbonhidrat, protein ve yağların vücut tarafından işlenmesi sırasında kullanılır.

Meme Kanseri: 51.823 kadının katılımıyla yapılan bir araştırmaya göre menopoz sonrası dönemde daha çok meyve kaynaklı besin lifi tüketen kadınların meme kanserine yakalanma oranı tüketmeyenlere göre %34 daha az. Lif bakımından zengin diğer meyveler arasında elma, hurma, incir, armut ve eriği sayabiliriz.

Kolesterol: İncirde bulunan pektin (suda çözünen lif) sindirim sistemine girdiğinde fazla kolesterolü temizler ve vücuttan atılmasını kolaylaştırır.

AFİYET OLSUN 😉

23 Mart 2016 Çarşamba

HOLLANDANIN İNCİSİ GOUDA !!!

Merhaba sevgili okurlar,

Geçmişi 1668 yılına dayanan bu ünlü peynir, Hollanda’dan tüm dünyaya yayılmıştır. Her lokmada bir başka lezzetini damağınızla tanıştıran gouda, koyu sarı rengiyle de iştah açıcı bir görünüm sergiler. Çok ideal bir sandviç peyniridir. Ayrıca ekmeğinizin üstünde fırında eritebilirsiniz. Rendelenmiş gouda ile karıştırılan makarna da damakta lezzet patlamaları yapar. Çok ağır tadı olmayan içeceklerle çok iyi uyum sağlar.
Tatlı bir aromaya sahip olan Gouda peyniri hafif yağlıdır. Hollanda’nın en ünlü peyniri olarak liste başındadır. Bir hafta ile yedi yıla kadar bekletme süresine göre farklı tatlara sahiptir. Bekleme süresi uzadıkça tadı keskinleşir. Şarap ile sunulanları yaşlandırılmış olan Gouda’lardır. Tatlı aroması için kısa süre bekletilenler tüketilir ve meyve ile servis edilir.

FAYDALARI
Yüksek oranda kalsiyum içerir. Vücudun kalsiyum ihtiyacının büyük bir kısmını karşılar.
Kemikleri güçlendirici özelliği vardır. Bu yüzden özellikle yaşlılar ve çocuklar bolca tüketmelidir.
Osteoporoz yani kemik erimesini engeller.
Sinir sistemine fayda sağlar.
Sağlıklı kas, kıkırdak ve iskelet sistemine sahip olmaya yardım eder.
Dişleri kuvvetlendirir. Diş minesine de fayda sağlar.
Çinko, potasyum, fosfor ve selenyum gibi mineralleri de içerir. Bu sayede hafızanın kuvvetlenmesine yardım eder.
Obeziteye karşı koruma sağlar.
Zayıflamaya ve kilo vermeye yardım eder. Düzenli kilo vermek isteyen kişiler diyet listelerinde mutlaka peynire yer vermelidir.
Diyabet yani şeker hastalığına karşı koruma sağlar.
Kalp dostudur. Kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.
Protein ve vitamin açısından da zengindir.
İyi bir antioksidandır.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
A, B ve D vitaminlerini içerir.
İshali önleyici etkisi vardır.
Cildi güzelleştirir. Bu leziz yiyeceği tüketerek sağlıklı ve güzel bir cilde sahip olmak mümkündür.
Saç bakımına yardım eder.
Göz sağlığını da korur.
Sindirim sistemini düzenlemeye yardım eder.
Kan basıncını düzenler.
Bağırsak bakterileri ve bağırsak florasını korur.
Kansere karşı da koruma sağlar. Özellikle meme kanseri, prostat kanseri ve mide kanserine karşı koruma sağlar.
Kötü huylu tümörlerin gelişimini engeller.
Tükürük salgısını uyarır.
Dişlerdeki plak oluşumunu azaltır.
AFİYET OLSUN 😉

22 Mart 2016 Salı

GRİDİRON SAKATLAR MI?

Merhaba sevgili okurlar,

Amerikan futbolu, ABD'de doğmuş, elle, ayakla ve eliptik bir topla oynanan takım oyunu. ABD ve Kanada'da sadece futbol olarak adlandırılır. Avustralya ve Yeni Zelanda da ise gridiron olarak adlandırılır.

Amerikan futbolunun ilk doğuşu, bir ilkokul öğretmeninin ilkokul çocuklarına ragbi oynatmak istemesiyle başlar. Kuralları ragbiye göre değiştirip, çocukların anlamasını kolaylaştırır ve ayrıca çocuklarını sert temaslardan korumak için koruyucu göğüs zırhı, kask ve koruyucu pedler içeren pantolon ekler. Daha sonra yaygınlaşarak gelişen spor önce lisede, daha sonra üniversitelerde oynanmaya başlar. Bunun akabinde profesyonel lig kurulur.

(NFL) Kuralları futboldan tamamen farklıdır. İngiltere ve eski sömürgelerinde oynanan ragbi oyununun bir varyasyonudur. Ragbiden farklı olarak koruyucu kıyafetler ve kask ile oynanır.
Amerikan futbolu, dayanıklılık, kuvvet, esneklik, sürat, çabukluk, strateji, disiplin ve azim gerektiren oldukça kompleks bir spordur.

Türkiye' de amerikan futboluyla ilgili ilk girişimler 1992 yılında Boğaziçi üniversitesi'nde başlamış ve diğer üniversitelerde de takımların kurulmasıyla, hızlı bir yayılma süreci ve taraftar kitlesi toplamaya başlamıştır. Gunumuzde özel ligde Boğaziçi, Hacettepe, İstanbul Teknik, Orta Doğu Teknik, Bilkent, Gazi, Ankara, Başkent, Anadolu üniversiteleri ve Kara Harp Okulu Amerikan Futbol takımları mücadele etmektedir. İlk takımlar arası müsabakalar 1993 yılında Boğaziçi ve Hacettepe üniversiteleri arasındaki özel maçlarla başlamıştır. Amerikan futbolunun geniş kitlelere yaygınlaştırılması, tanıtılması ve takımlar arası müsabakaların organize edilmesi ve yürütülmesi, üniversite Sporları Federasyonuna bağlı ve takımların temsilcilerinden oluşturulmuş olan, Türkiye Amerika Futbolu üst Kurulu (TAFüK) tarafından yapılmaktadır.

Son iki yılda üniversiteler arasında oldukça popüler bir spor halini alan ve hızla yayılan Amerikan Futbolunun, önemli bir taraftar kitlesine sahip olacağı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, spor çevrelerinin ve devletin yeterli desteği olmaması sporun hızlı yayılmasını olumsuz etkilemektedir. Öncelikle sporun sertliğinden dolayı kullanılması zorunlu olan koruma ekipmanları (Kask, shoulder-pad v.s) yüksek maliyet gerektirmektedir. Bu ekipmanlar Türkiye'de bulunmadığından ve yurt dışından getirilmesi zorunlu olduğundan, üniversitelerin spor kulüplerine ayrılan fonun bu miktarı karşılayamaması yüzünden, oyuncular sadece dişlik, dirseklik ve dizlik gibi basit malzemelerle bu oyunu oynamaktadır. Bu da daha çok ve çabuk sakatlıkların oluşmasına neden olmaktadır.
En yaygin gorulen sorun adale sorunlaridir.Adale sorunlarının başında burkulma veya adale yırtılması gelir. Eklemlerdeki bağların ya da çevresindeki dokuların ani ve ters bir hareketle gerilmesine ve bazen yırtılmasına burkulma adı verilir. Burkulma en çok ayak ve el bileği eklemlerinde görülür. Burkulan eklemde önce şiddetli ağrı duyulur, sonra birkaç saat içinde eklem çevresinde şişlik ve kızarıklık oluşur. Burkulan bölgenin soğutulması, bandaja alınması ve 1-2 saat kadar yükseğe kaldırılması gibi basit önlemler şişmeyi engeller. Soğutulan bölgede damarlar büzülünce kan akımı dört kat azalır. Soğutma uygulaması 5-6 dakikadan uzun sürmemelidir. Her uygulama arasında 7-8 dakika beklenmeli ve uygulamanın toplam süresi 24 saati aşmamalıdır. Aksi takdirde bölge soğuktan olumsuz etkilenir.

Diz sakatlanmalarının önlenmesi için öncelikle yapılması gereken spor ya da egzersiz yaparken dizlere odaklanmak ve hafifçe bükmektir. Egzersiz mümkün olduğu kadar yumuşak bir yüzeyde yapılmalıdır. Eğer egzersiz esnasında zıplıyorsanız, ilk pozisyonunuza dönerken dizlerinizi hafifçe bükün. Bacak hareketleri yaparken dizlerinizi 90 dereceden fazla bükmeyin. Böylece dizde meydana gelebilecek sakatlanmalar önlemiş olur.

Burkulma; eklemlerdeki bağların veya çevresindeki dokuların ani ve ters hareketler sonucu
gerilmesi veya yırtılması sonucu meydana gelir. Bu durum en çok ayak ve el bileği eklemlerinde görülür. Burkulan eklem önce şiddetli bir şekilde ağrımaya başlar. Burkulmadan birkaç saat sonra ise eklem çevresinde şişlik ve kızarıklık oluşur. Burkulan eklem hemen tedavi edilmelidir. Bölge öncelikle soğuğa tutulmalı (üzerine buz veya içi soğuk suyla dolu bir kap koyabilirsiniz), daha sonra bandajlanarak 1-2 saat boyunca yükseğe kaldırılmalıdır. Böylece şişme büyük ölçüde engelleyebilir. Soğutma işlemi 10-15 dakikadan uzun sürmemeli, her uygulama arasında 3 saat beklenmeli ve uygulamanın toplam süresi 24 saati aşmamalıdır. Bandajlama işleminden önce burkulan bölgeye merhem sürülmesi de iyileşmeyi hızlandırabilir.

Sprain (gerilme); bağın, strain (kopma) ise tendon ve kasın zedelenmesidir. Hafif, orta ve şiddetli derecede zedelenme meydana gelebilir. Hafif vakalarda bölgede hassasiyet ve şişlik görülür. Böyle durumlarda soğuk uygulaması yapılır ve bölge bandajlanır. Orta derecede zedelenmelerde yırtık ve bağ gevşekliği söz konusudur. Buz, bandaj ve istirahat uygulanmalıdır. Şiddetli derecede olanlarda uzmana başvurulur, gerekirse cerrahi müdahale yapılır.

Kramp kasların ani ve ağrılı bir şekilde gerilmesidir. Kramp en sık baldır kaslarında meydana gelir. Sıkı çorap lastikleri veya dar ayakkabılar da krampa yol açabilir. Kramp giren bölgeyi rahat bir konuma getirerek gevşetici masajlar yapılmalıdır. Birkaç dakika içinde kaslar normale dönecektir. Kramp anında şiddetli müdahaleden kaçınılması gerekir. Ağrı uzun sürerse bölgenin üzerine nemli ve sıcak bir havlu örtülmelidir.

Son yıllarda iyice yaygınlaşan Amerikan Futbolu sert ve zor bir spor olması yönüyle sakatlanmalara davetiye çıkarsa da; tutkunlarını cezp etmeye devam etmektedir. 

Sağlıkla ve Sağlıklı kalın.

13 Mart 2016 Pazar

MUCİZE Mİ,OSTEOPATİ Mİ?

Amerika'da 1870'li yıllarda Missouri'li bir doktor olan Andrew Taylor Still tarafından geliştirilmiş olan bu doğal terapi yöntemi, bugün Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından bilimsel bir tedavi olarak kabul ediliyor. Still, herhangi bir organdaki sorunun, ilk bakışta belli olmasa bile, vücudun bir başka yerine de düzensizlik getirdiğine inanıyordu.

 Günümüzde bu inanç tüm bütüncül terapilerin esasını oluşturuyor. Örneğin, mide sinirleri ense ve sırttan geçiyor. Bu seviyedeki bir sıkışma kişide hazımsızlık yaratabiliyor. Geleneksel tıpta bu ilişki göz önüne alınmadığı gibi, kişi, tercihi iki değişik doktora gitmek olmadığı halde genelde hazımsızlık için bir doktora, ense ve sırt ağrıları içinse bir başka doktora görünmek durumunda kalıyor. 

Ancak osteopati, baş, ense, sırt, siyatik, eklemlerde görülen ağrılar, adale sorunları, sporla ilgili yaralanmalarda başvurulması gereken yöntem olduğu gibi, artritik durumlarda, astım, jinekolojik düzensizlikler, kronik yorgunluk, uyku sorunları, hamile kadınların doğuma hazırlanmaları ve forseps yardımıyla doğmuş bebeklerdeki bazı sorunlara yardımcı olabiliyor.

Visseral
Osteopatinin bir bölümüdür.Visseral Osteopatide iç organlar ve etraflarındaki anatomik strüktürlerin hareket kısıtlılıkları nın muayene ve tedavisini içermektedir.Organlar kendi aralarında bağ dokusu ile bağlıdırlar ve çoğu preriton tarafından çevrelenmektedirler.Bu sistem içerisinde hem çevre organlara karşı hemde kendilerine ait bir ririmsel hareketleri mevcuttur.
Bu hareketler hem iç hemde dış etkenler  (Postür bozuklukları,Skarlar,Enflamasyonlar ..)tarafından etkilenerek organlarda fonksiyon bozukluklarına yol açmaktadırlar.Uzun vadede tedavi edilmediğinde dokular arası yapışıklıklar ve kronik aşırı yüklenme sendromları oluşabilmektedir.(Mesane ,Böbrek pitozları,Menstruasyon problemleri,İnkontinans gb..)
Bu hareketler tecrübeli bir osteopat tarafından hissedilebilmekte ve soft mobilizasyonlarla tedavi edilmektedir.Bu sayede organın vitalitesi ve kas iskelet sistemi ile olan iç balansı düzenlenerek otoregülasyon mekanizmasının daha iyi çalışması sağlanır.

Paryetal
Osteopatinin bir bölümüdür.Bu sistemde Eklemler,kaslar,Tendonlar,Fasyaların hareket kısıtlılıkları muayene ve tedavi edilirler.
Kas iskelet sistemi insan vücudunun destek ve hareketinden sorumlu bölümüdür.Kemikler,Omurga ve eklemler ve band aparatları bu sistemin parçalarıdırlar.Kas sistemi ise Kasları,Tendonları,ve fasyaları içermektedir.
Fasyalar tüm sistemler ri sararak aralarında kesintisiz bir bağ kurarlar.
Tüm bu siatem sinir sistemi ile birlikte çaluşır.Aşırı ve yanlış ,yetersiz yükleme bu yapılar arasındaki denge ve fonksiyonları bozabilir.Paryetal sistem içerisnde tüm bu yapılar tedavi edilebilmektedirler.
Osteopat bu sistemleri ve yapılarının işleyişi hakkında yeterli bilgisi sayesinde semptom (çoğu zaman problemin görüldüğü yer ile sebeb aynı yer değildir.)ve ana etkeni değişik osteopatik yöntemlerle bulabilme becerisine sahiptir.
Tedavide Kas-Enerji Teknikleri,Spesifik Manipulasyon ve Mobilizasyonlar,Fasya teknikleri kullanılmaktadır.
Paryetal osteopati sayesinde eklem lerdeki hareket kısıtlılıkları,Kaslardakı tonus artışları,doku yapışıklıkları mobilize edilerek ağrısız ve vital fonksiyonları iyi çalışan bir doku rejenerasyonu sağlanmış olur.

Cranial
Osteopatini bir bölümüdür.Cranio sacral Sistemde Cranial kemilerin küçük ince hareketleri,Sacrumun hareketleri ve bunlara ait dokuların hareketlerinin muayene-tedavisini içerir.
Cranial sistem bu sistem içerisinde sirküle eden sıvılarırın serbest halde harekete katılmasına yardımcıdır.
Cerebro_Spinal sıvının (Liquor) organizma içindeki anlamı
Liquor beyin dokusunun gelişimi ve fonksiyonu açısında önemlidir.Beyne ve sinirlere besin maddelerini ulaştırır.
Cranial osteopati teorisinde solunum ve kalp ritmi dışında vücudumuza özgü farklı ritimlerinde olduğunun kabul edilmesidir.Liquor ve sıvıların ritmi.Bu ince rezonans ritimler sıvılar üzerinden çevre dokulara iletilmektedirler.Osteopatlar bu ritimleri palpe ederek teşhise destek olarak değerlendirmektedirler.Bu ritimdeki değişiklikler hormonel sistem,İmmun sistem,Solunum ve Sinir sistemi ike yakından ilişkilidir.
Cranio-Sacral Sistemdeki bozukluklar Migren,Sırt ağrıları,İmmun sistem zayıflıkları gb bozukluklarla kendini gösterebilmektedir.

Tedavide değişik dokulara hafif bası ve gerilim uyarısı verilerek dogal iyileşme uyarılmaktadır.
OSTEOPAT KİMDİR?
Osteopat, fizyoterapist ve doktorların katılabildiği, ortalama 5 yıl süren osteopati eğitimini almış kişilerdir. Osteopati eğitimi anatomi ve fizyoloji temellerine dayanır. Osteopat; hastanın osteopatik muayenesini yapar ve bulduğu fonksiyon bozukluklarını osteoaptik tekniklerle tedavi eder. Vücuttaki her türlü dokuda tonus artışlarını ve fonksiyon bozukluklarını tespit ederek hastanın iyileşmesini sağlar. Adale ve sinir sistemlerindeki uyumu, organlarla ve cranial sistemle uyumu geliştirerek, sürdürerek, onararak yapılardaki mekanik dengesizlikleri düzelten osteopatlar tıbbın bütün imkanlarını kullanabilen lisanslı uzmanlardır.
Sağlıklı ve sağlıkla kalın..

KİMLER MANUEL TERAPİ YAPABİLİR ?

Merhaba sevgili okurlar ,

Manuel terapi elle tedavi anlamına gelir. Omurga ve eklemlerdeki çıkık, yarı çıkık ve tüm yer değiştirmelerin fizyolojik sınırlar içinde birtakım özel egzersiz ve manevralarla fizyoterapist tarafından normal anatomik pozisyonuna getirilmesidir.
Manuel terapi sıklıkla kas, kemik, eklem ve bağ dokusu ile ilgili iskelet ve kas sistemi sorunlarını tedavi etmek için kullanılır. Omurga ve ekstremite eklemlerindeki ağrı ve fonksiyon bozukluklarının tedavisinde uygulanan manuel terapi, maniplasyon, mobilizasyon, özel germe teknikleri, postizometrik relaksasyon teknikleri ve klinik bantlama teknikleri gibi yöntemler içerir.
Manuel Terapinin amacı,eklemlerdeki blokaj olarak adlandırılan kısıtlanmış hareketi postüral denge içinde en yüksek derecede ve ağrısız arttırıp fonksiyonu sağlamak ve beden mekaniğini korumaktır.
Avrupa ve de İskandinav ülkelerinde tatbik edilen Manuel terapinin insan sağlığı üzerindeki etkileri ve olumlu sonuçları tartışılmaz. Bu terapinin en belirgin özelliği kısa sürede olumlu ve çabuk sonuç alınmasıdır. 


Sağlığın devamı için bütün bu sistemlerin uyum içinde çalışması gerekir. Bu nedenle, manuel terapist vücuttaki problemi sadece ağrı olan bölgede aramaz, “Uzun zamandır farklı tedaviler denediniz ve ağrınıza tam çözüm bulamadınız mı? Belki de ağrınızın farklı bir sebebi vardır”… felsefesinden yola çıkarak ağrının kaynağını tespit eder ve sorunu çözmeye çalışır. Böylelikle daha kalıcı bir iyileşme sağlanmış olur.
Bir manuel terapistin elleri, ayrıntılı anatomik bilgisi ve farklılaşmış özel pratik eğitimi sayesinde vücutta en ufak hareketleri hissedebilme, yorumlama ve tedavi edebilme yeteneğine sahiptir. Manuel terapist, ağrısız bir şekilde vücuda yardım ederek, eklemlerdeki hareket kısıtlılıkları ve kaslardaki gerginlikleri mobilize ederek vücuda daha geniş hareket kabiliyeti sağlar. Vücuttaki hareketliliğin ve kan akımının düzenlenmesi, vücudun kendini iyileştirme yeteneğini ortaya çıkararak ağrının giderilmesini sağlar.
İlaç almakla ağrıyı yok edemezsiniz sadece o anlık üzerini kapatırsınız oysaki ağrılarımız vücudumuzun sigortasıdır, bir yerde sorun olmaz ise ağrı olmaz, önemli olan ağrının nedenini bulup onun terapisini yapmaktır, işte manuel terapi uygulanması da bu yöndedir ağrının nedenini bulup onu yok etmektir.
Manuel Terapi hangi hastalıklarda kullanılır?

 
  • Boyun Fıtığı 
  • Boyun Düzleşmesi 
  • Servikal Omurga Düzensizlikleri 
  • Bel Fıtığı 
  • Faset Sendromu 
  • Diz Ağrıları 
  • Menisküs Yaralanmaları 
  • Fibromiyalji 
  • Donuk omuz 
  • Miyofasyal problemler 
  • Miyalji (kas ağrıları ve spazmlar) 
  • Tenisçi Dirseği (Lateral epikondilit) 
  • Golfçü Dirseği (Medial epikondilit) 
  • Karpal Tünel Sendromu 
  • Sinir Sıkışmaları ( Radial, Ulnar, Median sinir) 
  • Lumbal Omurga Düzensizlikleri 
  • Bel kayması 
  • Skolyoz (Omurga eğrilikleri) 
  • Kifoz 
  • Konstipasyon (Kabızlık) 
  • Adet Ağrıları 
  • Sakroiliak Eklem Problemleri 
  • Kalça Ağrıları 
  • Kasık Ağrısı 
  • Siyatik Sinir Sıkışması 
  • Ayak Bileği Ağrıları 
  • Topuk Dikeni 
  • Hallux Valgus (Ayak başparmak çıkıntısı) 
  • Tinnitus (Kulak çınlaması) 
  • De Quervain Tenosinoviti 
  • Tetik parmak
  • Kırık sonrası rehabilitasyon
     
Manuel Terapi hangi Durumlar Uygulanmaz ?

  • Kaynamamış kırıklar 
  • İleri derecede osteoporoz 
  • Romatoid artrit 
  • Enfeksiyöz artritler 
  • Aseptik nekroz 
  • Osteomiyelit 
  • Malignite (Kötü huylu tümörler)


KİMLER MANUEL TERAPİ YAPABİLİR?
Manuel terapi eğitimi almış fizyoterapistler ve doktorlar uygulamaları yapar. Manuel terapi birçok yönteme verilen ortak isim olduğundan uygulayıcı bunlardan birkaçını ya da çoğunluğunu bilip uygulamalarını o tekniğe göre yapar.
Manuel terapi uygulamaları oldukça karışık ve tecrübe gerektirdiğinden sadece bu alanda çalışan fizyoterapistler veya doktorlara yaptırılmalıdır. Bunun haricinde manuel terapi yaptığını iddia eden kişilere güvenilmemelidir. Her elle yapılan uygulama manuel terapi değildir.
Manuel terapi bir tedavi yöntemidir. Uygulamanın tamamen kanıta dayalı tıpla açıklanabilmesi, uygulamaların yararlılığının daha önce çalışma olarak sunulup literatüre girmesi gerekmektedir. Fizyoterapistler ve doktorlar bu uygulamaların ciddiyetinin farkında oldukları için yaptıkları uygulamalarda çok dikkatli davranırlar.
Tıp eğitimi almamış, babadan oğula bir şeyler öğrenmiş kırıkçı çıkıkçı gibi insanların yaptıkları şeylere itibar edilmemeli ve hakkında söylenenler ne olursa olsun gidilmemelidir. Çünkü yaptıkları bir yanlış uygulamanın felç gibi hatta hayati tehlike gibi sonuçlar ortaya çıkarabileceği unutulmamalıdır.

Sağlıklı ve sağlıkla kalın


AŞİL FİZYOTERAPİSTLE KARŞILAŞIRSA...

Merhaba sevgili okurlar,

Yeryüzündeki suyun tanrıçası, güzeller güzeli Thetis ile Zeus birlikte olmak isterler. Ama Themis adlı Titan'dan gelen kehanet işleri değiştirir. Kehanete göre Thetis'ten doğacak çocuk babasından daha güçlü olacaktır. Bunun üzerine Tanrılar Thetis'le evlenmek istememiş, onu bir ölümlü olan Phatya kralı Peleus ile evlendirmişler. Bir tanrıçayla bir faninin evliliğinden Aşildünyaya gelmiştir.

Aşil'in annesi Themis, oğluna ölümsüzlük kazandırmak için, onu ölümsüzlük nehri Styx'de yıkar. Ancak Thetis'in elini bu nehre sokması yasaktır. Thetis, elleriyle Aşil'in topuklarından tuttuğu için, Aşil'in topukları yıkanmamıştır. Aşil, bu sayade topuklarından vurulmadığı sürece ölümsüzlük kazanır.

O dünyanın en büyük savaşçısı olmuştur. Karşısında düşman dayanmaz. Truva savaşında büyük kahramanlıklar gösterir. Truvalı kahraman savaşçı Hektor'la karşılaşır ve Hektor'u öldürür.Ama daha sonra Truva prensi Paris'in attığı okla topuğundan vurularak ölür.
Aşil'in okla vurulduğu bölge baldırda bulunan kasların topuğa bağlandığı yerdir. Burası vücudun en güçlü tendonudur ve 500 kg.lık gerilmelere bile dayanıklıdır. Bu tendona yukarıdaki öyküden esinlenilerek Aşil tendonu ismi verilmiştir.

Aşil tendonu rahatsızlıkları çok sancılıdır. Zedelenmesi durumunda yürüme esnasında ağrı ve acı verirken kopması durumunda ise yürümeyi imkansız hale getirir. Ödem oluşması halinde iyileşmesi çok zordur ve sürekli tekrarlanır.


Aşil tendonu vücudun en kalın tendonu olup yürüme ve ayakta durmada çok önemli rol oynamaktadır. Tendon, bacağın arkasındaki gastrocnemius ve soleus adelelerini topuk kemiğine bağlar. Bu adelelerin kasılması ile ayağın aşağı doğru hareketini sağlamış olur. Aşil tendon kopması olan hastalar o tarafta parmak ucu yükselemezler. Aşil tendon rüptürleri nin insidansı % 0.2 olup alt ekstremitede en sık gözlenen tendon yaralanmasıdır.

BELİRTİLERİ

* Bazı durumlarda görülen şişme durumları
* Yürüyüş ya da koşuların ardından yaşanan ağrı ve sızlamalar
* Antrenmanlardan (ya da egzersizlerden) önce, sürekli olarak hissedilen ağrılar
* Bacak kısımlarında duyu kayıplarının yaşanabilmesi
* Özellikle sabahları uyandıktan sonra hissedilen tendon sızlamaları ve hassasiyetleri


YARALANMA RİSKİNİ ARTTIRAN FAKTÖRLER

Kontakt sporlar 

Koşu 

Uzun atlama, engelli koşu veya sürat koşulan gibi ani startlı olan sporlar 

Dolaşım azalmasıyla seyreden herhangi bir kalp damar hastalığı 

Kanama bozukluğuna dair bir hastalık öyküsü 

Ayak büküldüğünde veya azaltıldığında agrı 

Baldır kaslarında spazm 

Beslenme yetersizliği 

Eski asil tendon sakatlanması 

Zayıf kas yapısı 


TANI

Fizik Muayene tanı koydurucudur. Çoğunlukla ek tetkike ihtiyaç duyulmaz.



AŞİL TENDON AMELİYATI NEDİR?

Aşil tendon ameliyatı sırasında ayak bileği arkasından kesi yapılır ve farklı teknikler sayesinde kopan kısım dikilir. Duruma göre bazı sağlamlaştırma işlemleri yapılır.
Günümüzde ameliyat sonrası alçı çok fazla tercih edilmez iken, ROM Valker adı verilen açı ayarlı korse kullanılır. Bu yöntem ile yaralanması yeni oluşmuş hastada ortalama 2 hafta sonra ayağın üzerine basıp yürümesi sağlanır. Hastalar, ortalama 4-6 hafta korse kullanımından sonra normal ayaklarına geri dönebilirler. Bu tedavinin sürecinde fizik tedavi bu durumda gerekli olabilir.

AŞİL TENDONU FİZYOTERAPİST İLE KARŞILAŞINCA...

Her iki tedavi yöntemi sonrası doğru egzersizlerin doğru şekilde yapılması ve yanlış hareketlerden kaçınılması oldukça önemlidir. Fizyoterapist tarafından bacak kaslarının dengeli güçlendirilmesi ve uygun germe egzersizleri ile esnekliğin devam etmesi tedavinin esasını oluşturur. Sporcu hastaların spora dönme süresi 4-5 ayı bulur. Ameliyat sonrası ayağın kayması veya yanlış yapılan hareketler yaralanmanın yinelemesine neden olabilir.
Sağlıklı ve sağlıkla kalın