29 Aralık 2015 Salı

BALERİNLERİN KORKULU RÜYASI...

Merhaba sevgili okurlar,

Freiberg genellikle ergenlik çağında rastlanan ve ayakta metatars başında harabiyet ile seyreden bir avasküler nekrozdur. Çoğunlukla tutulan 2. tarak kemiğidir. Kızlarda daha sıktır. Kız : erkek oranı yaklaşık 5 : 1'dir.Balerinlerde sıklıkla görülmesi nedeniyle '' Balerin Hastalığı '' da diyebiliriz.

Vakaların hemen hemen tamamında (yaklaşık % 95) 2. ve 3. metatarslar tutulur, ancak diğer metatarslarda da görülebilir. Olguların çoğunluğunda tutulan 2. metatarstır. Tek ayakta tek metatars tutulumu kuraldır. Olguların yaklaşık 1/10'unda her iki ayakta da tutulum görülür.Röntgenogramlarda ikinci metatarsın başı normal konveksliğini kaybeder ve yassılaşır.Eklem aralığı biraz genişler ve kemik yüzeylerde küçük fragmantasyonlar görülür.
Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber hastalığın ortaya çıkmasında birden fazla faktörün rol aldığı düşünülmektedir, ancak hangi etkenin daha ağırlıklı olarak ön planda olduğunda düşünceler farklıdır.
Freiberg hastalığı epifizde büyüme bozukluğuyla seyreden hastalıkları bünyesinde toplayan ostekondrozlar arasında ele alınırsa da, bu durum Freiberg hastalığının erişkinde görülen şeklini ve  metatars başında çökmeye kadar varan olayları açıklayamaz. Üstelik ostekondrozlar erkeklerde daha sıkken, Freiberg hastalığı çok belirgin bir biçimde kızlarda ortaya çıkar.
Olguların büyük çoğunluğunda (yaklaşık % 85) hastalığın ayaktaki en uzun metatarsta görülmesi, aşırı yüklenmenin hazırlayıcı bir etken olduğunu düşündürmektedir. Normalde 1. metatars başının karşılaması gereken yükün 2. metatarsa aktarılması sonucu anormal basıya bağlı olarak mikro kırıklar oluşmakta, bunlar da metatars başının kan dolaşımını olumsuz etkilemektedir. Nitekim klinik, radyolojik ve histolojik bulgular metatars başında gelişen avasküler nekrozu işaret etmektedir. Her ne kadar bu avasküler nekroz görünümüne doğrudan travmanın yol açtığı iddia edilmişse de olguların ancak 1/5'inden azında travma öyküsü vardır. Öte yandan Freiberg hastalığının hemen hemen tamamının görüldüğü 2. ve 3. metatarslar en az hareketli metatarslardır. Bu durum tekrarlayan aşırı yüklenmelere karşı söz konusu metatars başlarını risk altına sokmaktadır. Ayrıca yapılan anatomik çalışmalar 2. ve 3. metatars başı damarlanmasının çok değişik şekilde olduğunu, kanla beslenmesinin diğer metatarslara oranla çok daha düzensiz olduğunu göstermiştir. Yüksek topuklu ayakkabı giymek yüklenmeyi arttıran diğer bir faktör olarak görünmektedir.
Başka bir görüşe göre de, ani dorsi feksiyon zorlaması sırasında proksimal  falanks tabanı ile metatars başının dorsali arasındaki sıkışmanın (impingement) tekrarı bu duruma yol açmaktadır. 2. ve 3. metatarslarının daha az hareketli oluşu bu sıkışmayı kolaylaştırıcı unsur olarak gözükmektedir. 2. metatarsofalangeal eklem kapsülü dorsalde daha kalın ve sert olduğundan sıkışma her zaman metatars başı dorsalinde görülmektedir.


Freiberg gibi avasküler nekrozlar kemik vaskülarizasyonunun bozulmasından kaynaklanmaktadır.Patogenezinde kemik ölümü ve ölen kemiğin onarımı söz konusudur.İlk 10 günde röntgen bulgu vermez.Kemik onarımının başlatılması 3 evrede olur.

1-Revaskülarizasyon evresi:
* Nekrotik bölümlerin rezorbsiyonu 6-8 hafta içinde başlar ve canlılığını yitiren kemiği çevreleyen bir bant ortaya çıkar.

2-Reosifikasyon evresi:
*Nekroza uğramış kısımlar üzerinde yeni kemik birikiminin oluşumu reosifikasyondur. Bu görünüm de röntgende dansite artımı şeklindedir.

3-Ölü kemiğin rezorbsiyonu evresi:
*Ölü kemiğin rezorbsiyonu yıllarca süregelen yavaş bir olaydır.

AVN larda ileriki dönemde oluşan değişiklikler: sekonder osteoartroz ve kemik deformitesidir. 

RÖNTGEN BULGULARI:

Erken evre bulguları:
-Eklem arasılında sıvı artışı
-Kemikte benekli ve yamalı yoğunluk artımı
-Subkondral lusent çizgi
Geç evre bulguları:
-Artiküler yüzeyin kollapsı ile birlikte kemiğin fragmantasyonudur. Bu bulgu eklemin yalnız bir tarfında görülmesi tipiktir.


AVASKÜLER NEKROZLARIN DİĞER KEMİK LEZYONLARINDAN AYRICI TANISI

1. Dejeneratif artritten eklem aralığında daralma ve osteofitlerin olmaması ile ayrılır.
2.AVN subkondral kemikte kist veya gode oluşturan dört hastalıktan (diğerleri romotoid artrit, osteoartrit, psoudogut)biridir.

MR: en duyarlı yöntemdir.

Sintigrafi: Erken evrede aktivite tutulumu azalır ve revaskülarizasyon evresinde artar.
AVASKÜLER NEKROZLARDA TEDAVİ

Tedavi Hedefleri

AVN tedavisinde amaç şudur:
1. Kemiğin daha fazla zarar görmesini durdurma.
2. Neden olan etyolojiyi uzaklaştırmak
3. Kemik ve eklem hayatta kalmasını sağlamak
Eğer tedavi edilmezse hastaların çoğu 2 yıl içerisinde şiddetli ağrı ve hareketlerde
sınırlama meydana gelir.
Bu hedeflere ulaşmak için, ilk dönemlerde hareketi azaltmak gerekir. Eklem muhafazaya alınır. Ancak bu tedaviler nadiren kalıcı iyileşme sağlar. Bu nedenle hastaların çoğunda sonunda cerrahi tedavi gerekir.


Sağlıklı ve sağlıkla kalın

28 Aralık 2015 Pazartesi

KÜRESEL ISINMA MENENJİT RİSKİNİ ARTIRIYOR!!!

Merhaba sevgili okurlar,
Son zamanlarda tanımlanan ve toprak, su gibi ortamlarda yaşayabilen Naegleria fowleri türü amip irinli beyin ve beyin zarı iltihabı (menenjoensefalit) yapmaktadır. Avustralya, Yeni Zelanda, ABD ve İngiltere’de bu etkene bağlı birçok beyin ve beyin zan İltihabı olgusu bildirilmiştir. Naegleria cinsi amipler Entamoeba histolytica (Amipli Dizanteri) dan çok farklıdır.  Entamoeba cinsin bir parçası ve aneorobik bir parazit protozoadır. Naegleria fow!eri dış koşullara çok dirençli olan kistlerin vücuda burun-gırtlak yoluyla girdikleri sanılır. Hastalığın belirtileri alın ve ensede yoğunlaşan baş ağrısıyla algılama ve davra­nış bozukluklarıdır. Hastalık hızlı ilerler. Kesin tanıya beyin-omurilik sıvısında amiplerin bulunmasıyla vardır. Amipli dizanteride kullanılan İlaçların beyne ulaşması zor olduğundan, bu hastalığın tedavisi büyük sorunlar yaratır. Kamçılı halde iken bölünerek çoğalamazlar. Ancak kamçılarını kaybederlerse bölünme geçirebilirler. Çamurlu sularda, göl, yüzme havuzu ve durgun sularda yıkanan insanlarda çoğunlukla nasal bazen oral yol ile (ağızdan) bulaşır ve buralarda amip haline dönüşür.
Koku alma kanalına giren amipler, burun içi mukozayı geçerek koku alma siniri (nervus olfactorius) yolu ile beyin-omurilik sıvısı (BOS) ve beyine yerleşirler. Ani ölümcül bir hastalık olan ve Primer Amibik Meningoensefalit (PAM) olarak adlandırılan menenjitlere sebep olurlar. Burun iltihabı, yüksek ateş, bulantı,baş ağrısı ve göz ağrıları belirtileri görülür. Kısa sürede şuur bulanıklığı ve koma ile ölüm meydana gelir. Amerikan "Centers for Disease Control and Prevention"'a göre, 1995 ve 2004 yılları arasında Amerika'da 23 kişi bu yüzden hayatını kaybetmiştir. Sıcağı seven bir amip olduğu için, küresel ısınma nedeniyle vakalarda artış beklenmektedir.
Menenjit, beyin zarlarının iltihabıdır. Ender görülen bir durumdur ama çok önemli sorunlara yol açtığından üzerinde durulması gereken bir konudur.. Beyin, meninks adı verilen, üç ince zarla örtülüdür. İçteki iki zar arasında beyni koruyup besleyen önemli bir sıvı vardır. Buna, serebrospinal sıvı yani beyin – omurilik sıvısı denir. Meninksler, omuriliği sararak, omurga boyunca aşağıya inerler ve aradaki sıvı beyinle birlikte omuriliği de besler.
Menenjit, beyin – omurilik sıvısına mikrop girmesiyle oluşur. Mikroplar, beyin zarlarını tahriş eder ve kızarıp, şişmelerine neden olurlar. Mikroplar beyin – omurilik sıvısına kan yoluyla ulaşırlar; kana ise dış dünya ile teması olan yüzeylerden (burun, boğaz gibi) ya da içerideki enfeksiyonlardan (apse gibi) geçerler. Zarlar hava ile temas ederlerse, havadan da mikrop kaparlar.
Bazı durumlarda menenjit daha kolay oluşur.Meninkslerin doğrudan mikrop kapmaları söz konusu olabilir. Bu, kaza sonucu kafatası ve burun kırıklarında ve omurilikleri açıkta kalan, doğuştan spina bifidalı bebeklerde görülebilir. Durum düzeltilmezse, enfeksiyon omurilikten beyne doğru ilerler ve bebek menenjitten ölür. Menenjite yatkınlık yaratan öteki durumlar arasında ise, kan kanseri ya da bazı ilaçlara (kanser tedavisi için kullanılan ilaçlar gibi) bağlı olarak savunma mekanizmasının yani direncin zayıflaması sayılabilir.

BELİRTİLER
Ateş, şiddetli baş ağrısı,halsizlik, iştahsızlık, ensede ağrı veya ense sertliği, bilinç bulanıklığı, uyku hali, kusma, parlak ışığa bakamama, ciltte basmakla solmayan lekeler, havale geçirme menenjitin belirtileri olabilir. Menenjit, birkaç gün süren bir üst solunum yolu enfeksiyonu veya barsak enfeksiyonu gibi de başlayabilir. Devamında çocuğun tablosu ağırlaşır, diğer belirtiler de ortaya çıkmaya başlar.
Bebeklerde belirtiler daha zor anlaşılabilir. Yüksek veya düşük vücut ısısı, huzursuzluk, kucağa alınınca geçmeyen ısrarlı ağlamalar, uyku hali, beslenmede isteksizlik, kafadaki bıngıldağın normalden bombe olduğu fark edilebilir.
TEDAVİ
Bakteriyel menenjit : Bu tedavi genellikle intravenöz antibiyotik kullanımını içerir.Erken tedavi ile sonuçlar daha iyi olmaktadır.Streroid uygulamasının bakteriyel menenjit tedavisi yetişkinler de daha az sıklıkla kullanılmaktadır. . Bir streoid olan Deksametazon, bakterilerin neden olduğu inflamatuar tepkileri azaltmak için, bakteriyel menenjitin daha akut durumlarında verilebilmektedir.
Viral menenjit: Viral menenjit tedavisi genellikle destekleyici şekilde yani semptomlarının hafifletilmesi amaçlanacak şekilde yapılmaktadır. Herpes simpleks virüsünün dışında, viral menenjite neden olan organizmaların tedavisi için herhangi bir özel ilaç bulunmamaktadır. Bazen, antiviral ilaçlar  çeşitli şekillerde yarar sağlayarak bazı özel tip virüsler ile savaşmak için kullanılmaktadır.
Mantarların neden olduğu menenjit: Damar içinden verilecek olan bir anti-mantar ilaçları mantar menenjit tedavisi için uygulanabilir.
Tüberküloz (TB) menenjit: İlaçların uzun bir süre (bir yıl) kullanımı TB menenjite sahip olan kişiler için tavsiye edilir. Tedavi genellikle diğer ilaçların ardından, ilk birkaç ay birkaç farklı ilaç tedavisi gerektirir.
Menenjitten iyileşme oranı oldukça yüksektir, birkaç hafta içinde hasta sağlığına kavuşur. Ancak yine de menenjit tehlikeli bir hastalıktır; vakaların yüzde 6’sı ölümle, bir bölümü de sakatlıkla ya da kalıcı bozukluklarla sonuçlanır. Sakatlık çok küçük çocuklarda daha sıktır. Sağırlık, zekâ geriliği, spastisite ya da epilepsi (sara) olabilir. Bazen, beyin çevresindeki sıvının dolaşımı engellenir ve çocuğun kafası büyür yani hidrosefali ortaya çıkar. Menenjit geçiren çocuklar, bu sorunlar açısından kontrol edilirler. Hastalığın yinelendiği durumlarda kişiler, kolaylaştırıcı etkenler açısından incelenerek, bir daha menenjit geçirmeleri önlenir. Bütün menenjitlerde, erken tanı, yaşam kurtarıcıdır. Belirtiler görüldüğünde mutlaka doktora gitmek gerekir.

Sağlıklı ve sağlıkla kalın

24 Aralık 2015 Perşembe

ZEHRİ İÇİNİZE ÇEKİYOR VE DUMANINI SESSİZLİĞİN İÇİNE USULCA BIRAKIYORSUNUZ…


Merhaba sevgili okurlar,

Bugün bir film eleştirisini okurken,yönetmenin filmi tariflerken iyi bir benzetme yaptığını fark ettim. Yönetmen biraz daha derine iniyor ve sigara içer gibi izlemenizi sağlıyor filmi.’’Zehri içinize çekiyor ve dumanını sessizliğin içine usulca bırakıyorsunuz, içinize dolan tarifsiz rahatsızlığı hissederken karıncaların bedeninizde dolaştığını söylüyor zihniniz size.Film, hissettirmek istediği acıyı en saf haliyle ciğerlerinize dolduruyor. Vücudunuzun gerildiğini, başınıza ağrı girdiğini ve acının sizi karanlık tarafa yavaşça çektiğini hissediyor, kendinizi gergin bir şekilde acının kollarına bırakıyorsunuz. Filmin sonu geldiğinde ise melankolik bir uyuşmuşluk hali yaşıyor, sarsılıyorsunuz.’’

Ne kadar da güzel tariflemiş filmi.Sigara içenler bilirler bu tarifi ve hissettirdiklerini.Zehir olduğunu bile bile de devam ederler sırf bu hissin verdiği anlık mutluluğu tadabilmek için,zehri ciğerlerine çekmeye…

 M.S ve 18. yüzyılda Avrupa'ya İspanya yoluyla Amerika Kıtası'ndan geldiği sanılan bu zehir,ilk yıllarda tütün yaprağına daha sonra da ince kağıda sarılarak içilmeye başlamıştır.Öfori etkisi için içilen sigara zamanla fiziksel bağımlılık yapmaktadır.İçindeki nikotinin bağlandığı vücutta olan nikotinik reseptörler sigara içildikçe artar ve zamanla bunları rahatlatmak için içilen miktar da artmaya başlar.Sigara bırakıldığında bu reseptörler rahatsız olur ve bir süre yoksunluk sendromu belirtileri görülür.Sonrasında bu belirtiler azalır.Sigara kesin olarak bırakılması gereken bir zehirdir.

SİGARANIN İÇİNDEKİ ZEHİRLİ MADDELER

Bu maddeler kanserojendir ve en tehlikelileri arsenik,benzin,kadmiyum,hidrojen, siyanid,toluen, amonyak ve propilen glikoldur.
-       Polonyum(kanserojen)
-       Radon(radyasyon)
-       Metanol(füzeyakıtı)
-       Toluen(tiner)
-       Kadmiyum(akü metali)
-       Bütan(tüpgaz)
-       Ddt(böcek öldürücü)
-       Hidrojen siyanür(gaz odaları zehiri)
-       Aseton(oje sökücü)
-       Naftalin(güve kovucu)
-       Amonyak(tuvalet temizleyicisi)
-       Karbonmonoksit(egzoz gazı)
-       Nikotin
-       Dibenzakridin(zehir) ve 3.885 toksik madde

Sonuçta ciğerlerde oluşan madde katran (asfalt) dır.


ZARARLARI
* Öncelikle sigaranın en büyük zararını %10-15 kilo eksikliği ve zeka geriliği ile anne karnındaki bebek görür.
* Tütün içinde bulunan Karbonmonoksit, Nikotin, Katran gibi zararlı maddeler akciğer kanseri başta olmak üzere, solunum sistemi hastalıklarından olan bronşit ve amfizeme gibi hastalıklara neden olur. İçilen her sigara sizi kansere bir adım daha yaklaştırır. Sigara içenlerde akciğerlerin doğal savunma sistemi bozulur ve buda enfeksiyon kapma riskini artırır.
* Sigarada bulunan Karbonmonoksitin kandaki oksijeni yok etmesiyle damarlarda kolestrol depolanır ve bunun neticesinde kalp krizi riski artar.
* Yemek borusu ve midede ülser, kanama ve kanser oluşumu artar. Pankreas kanseri riski fazlalaşır. Sigara içen erkeklerin içmeyenlere oranla daha fazla mesane kanserine yakalandıkları görülmektedir.
* Sigara içenlerin ellerinde ve parmaklarında sararmalar ve tırnaklarında kırılmalar görülmektedir.
* Sigara kol ve bacak damarlarında çeşitli hastalıklara neden olur. Özellikle, damarlardaki tıkanıklık nedeniyle ancak organların kesilmesiyle tedavi edilebilen(Burger) hastalığı oluşur.
* Ağız kokusu, diş ve diş eti hastalıkları, diş kaybı ve tat alma duyusunda bozulmalar görülür.
* Beyin hücrelerinin ölümüne ve hafıza zayıflığına(Alzheimer) sebep olur.
* Koku alma duygusu azalır.
* Sigara içen bayanlarda rahim ve yumurtalık kısırlığı,erken menopoz ve rahim kanseri gibi tehlikeler görülür.
* Gözlerde katarakt yada körlük meydana gelebilir.
* Vücutta yorgunluk,ruhsal gerilim,aşırı stres ve uykusuzluk görülür.
* Cinsel organlarda iktidarsızlık, ereksiyonda azalma ve döllenme yetersizliği meydana gelir.
* Vücuttaki insülin salgılama yeteneğini azaltarak şeker hastalığına sebep olur.
* Sigara, deri yapısının bozulmasına ve kırışıklıklara yol açar. Bunun yanında sigara içenlerin yaraları çok daha zor iyileşir. Bazen ameliyat sonrası yaraların iyileşmediği görülür.
* Sigara bağımlılarında kronik baş ağrılarına rastlanır.
PASİF  İÇİCİLİK
Sigara kullanan kişilerin bulunduğu ortamlarda bulunan kişiler edilgen (pasif) içici olarak adlandırılır ve sigaranın zararlarından genellikle içen kişiden daha çok etkilenirler. Bu durumu biraz olsun engellemek için toplu olarak bulunulan yerlerde içen ve içmeyen kişileri ayrı ortamlarda tutmaya yönelik çalışmalar vardır. Örneğin birçok restoranda sigara içilen ve içilmeyen bölümler ayrılır. Toplu taşım araçları ve bazı kapalı mekanlarda hiç içilmez. Ancak bu önlemlere rağmen sigara açık havada bile içmeyenlere zarar vermekte ve rahatsız etmektedir
. 
Tabii ülke kalkınmasına katkıda bulunmak istiyorsanız tüm bunlara rağmen sigara kullanmaya devam edebilir ve yaşamınızdan vazgeçebilirsiniz.Hollanda da 2007 de yapılan bir araştırmaya göre sigara içenler ve obezler daha az yaşadıkları için kısa dönemde sağlık masrafları çok olsa da uzun dönemde sağlıklı kişilere göre masrafları daha az olmaktaymış.Kısacası Hollanda hükümeti sigara içenlerden kişi başına 50.000 USD  kar etmekteymiş.Yine de her insanın yaşam kalitesini koruması ve daha sağlıklı olabilmesi adına bu zehirden kurtulabilmesini ümit ediyorum.

Sağlıklı ve sağlıkla  kalın.

23 Aralık 2015 Çarşamba

BARIŞÇIL BİR ŞEKİLDE DÜŞMANI PARÇA PİNÇİK ETMEK!!!

Merhaba sevgili okurlar,

Bir şiddet güdüsüdür kavga etmek. Bazen de korunma dürtüsünün eseri. Aniden karşınıza bir tablo çıkar ve bir anda kendinizi kavganın içinde bulursunuz. Evveliyatı vardır çoğu kez; bazı hadiseler sizi doldurmuştur. Öfkenizden ne yapacağınızı bilemez hale gelmişsinizdir. Ve bir anda asabınızı bozan bir durumla yüz yüze gelirsiniz. Hele bir de beklenmedik bir saldırıya maruz kalmışsanız; o kavganın nasıl tahribata yol açacağını tahmin edemezsiniz.Kavganın galibi yoktur. İç güdüsel tepkilerden oluştuğu ve çoğu kez aklı devre dışı bıraktığı için biri diğerine daha çok yumruk atarak avantaj sağlar. O yüzden kavgadan zafer çıkmaz.Dövüşmek spor olarak kaldığı sürece çok daha iyi olur bu nedenle.
Ninjutsu‘nun aslı Çin, Hindistan, Tibet ve Çin’den de uzak diyarlara dayanır. 1500 yıl önce Japonya’ya kaçan rahip ve savaşçıların Japon kültürü ve savaş sanatları ile karışan bilgelikleri ve bilgilerinin yüzyıllar içinde harmanlanıp bir hayat biçimine dönüşmesidir bu sanat. Sanıldığının aksine Ninjutsu bir dövüş sanatı değildir. Ninja her türlü dövüş ortamından şiddetle kaçınır ve kendi, sevdiklerinin ve hocasının hayatı, ülkesi ve inançları dışında hiçbir şekilde günlük ego tatminleri için bu sanatı kullanmaz. Ninjutsu geçmişe sıkışıp kalmış bir öğreti değildir, devamlı gelişerek ve değişerek hayatta kalmıştır bu yüzden her devirde geçerli olan bu sanat zamanımızda da en kullanışlı hayat öğretilerinden biri olmayı sürdürmektedir.
Ninjutsu kelime anlamı olarak gizli ve gizemli sanat anlamı taşır.Ninja sanatı yalnızca vücudun korunması değil aynı zamandan da ruhun ve aklın da korunmasını öngörür.
Ninjutsu düşmanı saf dışı bırakmaktan daha derin bir anlam içeren ve dünyanın daha iyi bir yer haline getirilmesini barışı ve aydınlığı hedefleyen bir öğretidir.

Ninja egosunun arzularından arınarak gözlerini ve aklını açarak nihai yenilmezliğin sırrını öğrenerek gerekli zamanlarda her türlü olaylara gerektiği gibi uyum sağlayarak yaklaşır ve böylece hiçbir konuda hazırlıksız yakalanmaz.

Bir ninjanın ruhsal olarak erişebileceği en yüksek nokta şudur: akıl yol, düşünce yok sadece doğal zeka var. Ninja bütün doğal olmayan hareketlerini kendinden uzaklaştırmayı hedefler.Doğanın evrensel işleyiş kurallarına zamanla sağlanan uyum, zamanla ustalaşan teknik ve stratejiler, hız ve kıvraklılar doğanın beş elementi ile birleşerek ruhsal ve fiziksel ninjayı olgunlaştırır ve güçlendirir. Beş element: toprak, su, ateş, hava ve rüzgardır.

Vücudun doğal reaksiyon ustalığı, yani taijitsu teknikleri zamanla algılama duyarlılığı yani tai sabaki hedefler. Bu hedef diğer sanatlardan ninjutsuya ayrıcalık ve üstünlük sağlar.

Bir ninjayı 3 öğe oluşturur. Ninja sanatında en önemli öğe dürüstlüktür. doğruluk, saflık ve dürüstlük aydınlanmaya giden yoldur. Dürüst bir yolda yürüyen kişinin öğrendiği şeyler suyun kumun içine girdiği gibi kalbine ve vücuduna nüfus eder. Sonrada bu kişi kalbini bir rafine bir ruha ulaşabilir.


Üçüncü özellik ise çabadır. Bir ninja olmak için en olumsuz koşullarda bile kişinin moral ve sabır düzeyi asla kırılmamalıdır. Bu amaç için ninja eğitimi alan kişi aklını ve bedenini regürjitasyon noktasına kadar eğitmelidir.Ninjutsuda çok tehlikeli ve farklı teknikler vardır. Bencil ve kötü kişilerin kendi çıkarları için ninpo teknikleri kullanmaları toplumun zararına olur.
Ninjaların ninjutsunun mükemmel felsefesini konuşma yoluyla kalpten kalbe aktarabilir.Diğer savaş sanatlarında amaç hep bir dağın tepesine ulaşmaktadır.Ninpo ve ninjutsuda aydınlanmaya ulaşmış savaşçı dağın tepesine ulaşmakla yetinmez. Onun amacı dağın zirvesindeki bulutlara erişmek, bu bulutların üzerinde uzak yolculuklara çıkıp sınırlardan kurtulmak ebediye var olmaktır. Ninjutsu çalışan bir kişi insanlarla olan ilişkilerinde bir çiçek gibi narin davranır. Tehlikeli zamanlarda ise ninjanın kalbi bir kılıç gibidir. Ninjutsu ve ninpo çalışan dojolar kişisel egoları yok olduğu yerdedir.

Birçok kişi bu sanatı yanlış tanımaktadır.Bunun başlıca nedenleri filmler ve bilgisiz eğitmenlerdir. Ninjalar‘ın temelde çıkış noktaları barıştır bu yüzden savaşmamayı tercih etmişler ve kardeşin kardeşi öldürdüğü savaşan eyaletler döneminde birer piyon olmamışlardır. Gerçek Ninja öğretisi bir aydınlanma yoludur bu yol uzun ve zordur.

Ninjutsu Size ne Yararlar Sağlar ;

1-)Her sanat sizi tüm tehlikelerden koruyamaz, Ninjutsu her türlü yumruk, tekme, boğma, bıçak, sopa, kılıç ve benzeri saldırılara karşı korunma imkanı sağlar.
2-)Tehlikenin farkına varmanızı ve oluşmadan uzaklaşma şansını verir.
3-)Disiplin kazandırır.
4-)Zihin, Vücut ve Ruh dengesi sağlar
5-)Kendinize güveninizin yerine gelmesi ile egolardan uzaklaşmanızı sağlar.
6-)Dinçlik ve mutluluk verir.
7-)Hayata ve olaylara farklı bir açıdan bakmanızı sağlar.

Tüm hayatı boyunca eğitim alacak kişi için teknik ve sürekli idmanlı olmak oldukça önemlidir. Geçmişi çok eskiye dayanan Ninjutsi dövüş sanatı olarak anılmasa da ve  her ne kadar temel felsefesinde barışı ve saflığı barındırıyor olsa da, yine de sonuç itibariyle düşmanı parça pinçik etmeyi gerektiriyor.Bu nedenle oldukça tehlikeli olan bu sporda kişi ciddi sakatlanmalar geçirilebilir.Oluşabilecek yaralanmaları önlemek için kişi beslenmesine,fiziksel kondüsyonuna,teknik becerisine,kullandığı ekipmanlara dikkat etmelidir.
Sağlıklı ve sağlıkla kalın.



21 Aralık 2015 Pazartesi

DÜZ TABANLIK BEL AĞRISI YAPIYOR !!!

Merhaba sevgili okurlar,

Ayaklarınız çabuk yoruluyorsa ya da uzun süre ayakta kalmakla ağrı gelişiyorsa, topuğunuzun veya orta ayağınızın etrafında hareket etmek veya ayak parmaklarınızın üzerinde ayakta durmak sizin için zorluk yaratıyorsa bir ortopedi uzmanına danışmanızda yarar var; çünkü siz de düztabanlık söz konusu olabilir.Düz tabanlığı anlamak için ayak yapısından ve görevlerinden bahsetmek gerekli biraz.

Ayağın görevlerinden birisi de vücudun yük taşıma yeteneğine yardımcı olmaktır .Ayak, her yere basma hareketi esnasında topuktan ayağın ön bölümüne doğru bir esneme hareketi yaparak vücudun yaylanma mekanizmasına yardımcı olur. Bu yaylanma hareketini sağlayan en önemli bölge, ayağın iç yanında bulunan iç kavis (ark) tır. Bu iç kavisin olmayışına düz tabanlık denir.Bu hastalarda topuktan öne doğru aktarılması gereken yük aktarılamadığı için çeşitli sorunlar oluşur.

Pes planus, ayağın medial longitudinal arkında yük verme sırasında düzleşme olarak tanımlanan ve ortopedi pratiğinde çok sık karşılaşılan bir klinik tablodur. Düztabanlığı kabaca iki ayrı grupta değerlendirebiliriz. Biri çocukluktan itibaren var olan düztabanlık, diğeri ise ‘erişkin tipi’ denilen, çocukken ayakları normal olan birinde 30’lu yaşlardan itibaren düztabanlık gelişmesidir.
Çocuklarda bu sıklık genellikle çocuğun şikayetinden veya klinik semptomlardan değil ailenin ayağın şekli ve ilerde neden olabileceğini düşündükleri yürüme bozukluğu ile ilgili endişelerinden kaynaklanmaktadır.

Doğumda bütün bebeklerde pes planus vardır. Sağlıklı bebeklerin ayaklarında medial longitudinal ark 3 yaşına kadar görülmeyebilir. Büyümeyle beraber kemiklerin ve midtarsal eklemlerin gelişimine bağların kuvvetlenmesi de eklenerek medial ark oluşur. Pes planus nedenleri arasında bağ laksitesi, ayağın nöromusküler gelişimi, ayak
tabanında cilt altı yağ dokusunun fazlalığı sayılabilir.
Bağ laksitesi genellikle aileseldir ancak Marfan, Ehler-Danlos veya Down sendromları ile birlikte de görülebilir. Ayırıcı tanıda düşünülmesi gerekenler kalkaneovalgus ayak, doğumsal vertikal talus, peroneal spastik pes planus ve paralitik pes planusdur.

Belirtiler nelerdir?

* Ayak zaman içerisinde yavaş yavaş deforme olur. Bu ilerleyici bir durumdur ve ilerleme hızı kişiden kişiye, kullanım ve genetik yapısına bağlı olarak değişir.

* Ayağın iç tarafındaki çukurluk çökmeye başlar, başparmağın tırnağı daha önce tavana bakarken artık diğer ayağa doğru bakıyordur, topuk yavaş yavaş dışa doğru kaymaya başlar. Deformite arttıkça ayağın orta-iç tarafında bir çıkıntı oluşmaya başlar. 

* Kişi o ayağı üzerinde tek ayak parmak ucuna kalkamaz veya kalkmakta zorlanır.

Düztabanlık hastalığı belirtileri erken yorulma, ayaklarda sık ağrı, içe basma ve dizlerin birbirine çarpması ve bununla birlikte bel ağrıları görülmektedir. Yaş ilerledikçe ise; ayaklarda şekil bozukluğu ve bel kısmında kireçlenme görülür. Ayrıca yürümede bozuklukta görülebilmektedir.

Düztaban olan kişiler, ayakkabı seçerken içi doldurulmuş ayağa destek veren ayakkabı seçilmelidir. Kişiler yumuşak topuklu ayakkabılar giymelidirler. Çok topuklu ayakkabılar bel rahatsızlıklarına, az topuklular ise diz ağrılarına neden olabilir. Ayrıca geniş ayakkabılar tercih edilmeli, ayakkabının ön bölümü ayağı sıkmayacak şekilde olmalıdır.

Tedavisi nedir?


Ağrısız düz tabanlıkta tedavi ihtiyacı söz konusu değildir. Ağrılı olanlarda

·         Ayakkabı değiştirme (ayakkabı modifikasyonu),

·         Ayak kavsini destekleyen tabanlık veya ortez kullanımı

·         Ağrıyı hafifleten antiinflamatuar ilaçlar kullanımı,

·         Ağrıyı azaltmak için eklem içersine kortikosteroid enjekte etmek,

·         İstirahat ve buz,

·         Fizik tedavi seçenekleri vardır.

Bazı vakalarda, problemi düzeltmek için cerrahi gerekebilir. Cerrahi yöntemler; ağrıyı hafifletmede ve kemik dizilimini geliştirmede yardımcı olabilir.

·         Artrodez veya ayak ve ayak bileğindeki, bir veya daha fazla kemiğin, beraber kaynaştırılması (füzyon),

·         Osteotomi veya kemiğin, doğru olarak dizilmesi için, kesme ve yeniden biçimlendirme,

·         Eksizyon veya kemiğin veya kemik çıkıntısının çıkartılması

·         Sinovektomi veya tendonu kaplayan kılıfın temizlenmesi,

·         Tendon transferi veya bir parça tendon kullanarak, bir başka tendonu uzatmak veya yerini değiştirmek.


Sağlıklı ve sağlıkla kalın


BEL AĞRISINDAN KURTULMANIN YOLLARI...


Merhaba sevgili okurlar,

Lumbalji  en basit tanımlamayla bel ağrısı anlamına gelmektedir. Sıklıkla karşılaşılan bel ağrısı, kas-iskelet sisteminde fonksiyon bozukluğu yaratan bir sorundur. Çalışan kesimi ileri derecede etkilediğinden, gelişmiş ülkelerde ve dünyada ücret, iş gücü kaybı ve tedavi maliyeti gittikçe artan bir problem olarak karşımıza çıktığı için önemi büyüktür.

Tüm dünyada popülasyonun % 60-90’ı yaşamlarının bir döneminde bel ağrısından yakınmaktadır. Bel ağrısı şikayeti olan kişilerin % 40-50’si ilk l hafta içinde, % 90’ı ise 6-12 hafta içinde iyileşmektedir. Buna rağmen akut atak geçirenlerin % 38’inin bir yıl içinde ikinci bir atak, kronik bel ağrısı olanların %81 ’inin bir yıl içinde tekrar başka bir akut atak geçirdiği bildirilmiştir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde 5 milyon yetişkinin bel ağrısından dolayı sakat olduğu ve yıllık iş günü ve iş gücü kaybı, tanı, tedavi ve tazminat harcamalarının 16-20 milyar dolar olduğu bildirilmektedir. Türkiye’de de hastanelerin Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon polikliniklerine başvuran ve yatarak tedavi gören hastaların büyük çoğunluğunu bel ve/veya bacak ağrısı olan hastalar oluşturmaktadır.

Bel ağrısının en sık sebebi lumbosakral omurganın mekanik bozukluklarıdır. Mekanik kaynaklı bel ağrıları fiziksel aktivite ile artan, istirahatle azalan, sıklıkla normal anatomik yapının aşırı kullanımına veya yaralanmasına veya deformitesine bağlı olarak ortaya çıkar. Bu tip ağrı bel kasları, tendonları ve ligamanlarının strese veya zorlanmaya maruz kalması sonucu ortaya çıkar ve genellikle zorlayıcı günlük aktiviteler, ağır kaldırma, uzun süre ayakta kalma veya oturma neden olarak gösterilir. Mekanik kaynaklı bel ağrıları sıklıkla omurganın alt kısmını etkileyen ve gluteal (kalça) bölgeye yayılan kronik, hafif, farklı yoğunlukta olabilen ağrılardır. Öne eğilme, dönme, bir şeyi kaldırma, uzun süre ayakta durma ve oturma gibi günlük aktiviteler ağrıyı arttırdığı için gün içinde gittikçe ağrının şiddeti artar.

Bel Ağrılarının Nedenleri :

•Doğumsal anomaliler (spina bifida, sakralizasyon-lumbalizasyon vb.)
•Travmalar (omur kırıkları, bel fitığı vb.)
•Dejeneratif, halk arasında kireçlenme olarak bilinen durumlar
•İnflamatuar hastalıklar ( Ankilozan spondilit, romatoid artrit vb.)
•Metabolik ve Endokrin sebepler (Osteopeni- osteoporoz, gut vb.)
•Tümörler
•Enfeksiyonlar ( Brusella, tüberküloz, mantar enfeksiyonları vb.)
•Yumuşak dokulardan kaynaklanan ağrılar (incinmeler, postür bozuklukları, fibromiyalji vb.)
•Yansıyan ağrılar (duodenum ülseri, pankreatit, kolesistit, üriner sistem taş hastalığı, prostat, mesane ya da kadınlarda rahimden kaynaklanan problemler ) dir.

Bel ve sırt ağrısı olaylarının yüzde 80'inden fazlasında, ağrılar en fazla altı hafta sonunda kendiliğinden ya da terapi sayesinde hafifleyip dinmektedir. Deneylere göre olayların yaklaşık yüzde 10'unda ağrıların yeniden başlaması söz konusu olmakta ve ağrılar giderek çalışmayı ve boş zaman etkinliklerini engelleyebilmektedir. Sadece az sayıda hastada klasik tedavi yöntemleri hiç ya da hemen hemen hiç etkili olmayabilir. Genellikle bu tür hastaların büyük çoğunluğunda ağrıya yol açacak özel nedenler de bulunmaz. Omurgadaki aşınma ve çarpılmalar ikinci derecede rol oynar. Yaşam biçimi ve işyerindeki belirli durumlar problemi pekiştirebilir. Böylece korunma, sakınma, artan ağrılar ve azalan özgüven arasında gidip gelen bir kısırdöngü başlar. Korunma ve sakınmanın artması, bedensel güç ve kondüsyonun azalmasına ve çoğu zaman kilo almaya yol açar. Omurga günden güne daha güçlü bir kas yapısının eksikliğini duyar. Artık bir hamlık ve idmansızlıktır söz konusu olan. Ancak yaşama alışkanlıklarındaki bir değişiklik (daha fazla hareket, spor ya da daha fazla etkinlik) kısır döngüyü kırmayı sağlayabilir. Birçok bel ve sırt ağrısı olayında zararsız kas gerilmeleri ve kramplar görüldüğü için, klasik ev ilaçları ve tedavi yöntemleri olan sıcak banyo, soğuk ya da sıcak kompres, romatizma merhemleri, gevşetici bir yürüyüş ya da idman, çoğu zaman işe yarar. Doktorunuz size ağrıların derecesine göre, ağrı kesici ya da kas gevşetici ilaçlar yazabilir ya da iğne yapabilir ya da sizi bir Chiropraktikere (Şiropraktik uzmanına), fizyoterapiste gönderir.

Sırt ağrıları genellikle kısa zamanda terapili ya da terapisiz hafifleyip kesilmektedir. Günlük yaşamdaki normal etkinliklerin sürdürülmesi en önemli noktadır ve sadece çok özel durumlarda yatakta kalmak gerekir. Günümüzde bilinmektedir ki, yatakta kalıp dinlenmek, ağrıları azaltacağına şiddetlendirdiği gibi iyileşmeyi de geciktirmektedir. Hastalık raporu alıp evde kalmak bu nedenle sadece özel durumlarda gereklidir ve kısa süreli olmalıdır.

Düzenli olarak yapılan bel egzersizleri, kas geliştirme çalışmaları, düzenli spor, evde ve işyerinde sağlığa uygun ve vücuda zorlamayan bir çevre düzeni kurmak gibi önleyici tedbirler, sakin bir kafayla konuşulup kararlaştırılmalıdır. Bunlar durumun daha kötüleşmesini önler. Sakınma ve korunma, hızla kondüsyon kaybına yol açmaktadır. Günümüzde bedensel kondüsyonu yükseltmek için, grup içinde ya da tek başına, zevk alarak idman yapılabilen fitness merkezleri hemen her yerde bulunmaktadır. Haftalar, aylar süren ağrılarda doktor muayenesi ve tedavisi vazgeçilmezdir. En geç bu aşamada bir uzmanın (romatizma, ortopedi uzmanı) görüşü de alınmalıdır.

Öncelikle kas zayıflaması tehlikesine karşı önlem alınmalıdır. Tedavi programı hastanın sağlık sorunlarına uyacak biçimde hazırlanır ve bazı  önlemleri içerebilir.(Fizyoterapi, ağrı kesici ve ağrıyı önleyici ilaçlar, iş yeri koşullarıyla ilgili ayrıntılı bilgi edinme, uygun çevre ve çalışma düzeni (ergonomi) önlemleri, günlük yaşamda omurgayı koruyacak hareketler konusunda bilgilendirme, bel ve sırt sağlığı okulu, psikolojik yardım, muayene amaçlı iğneler ve başka önlemler.)

Çeşitli terapilerin uygun bir bileşimi, ağrıların azaltılmasını ve her şeyden önce de genel kondüsyona yeniden sahip olmayı sağlamalıdır. Kondüsyon sorunu, ağrıların nedenini umutsuzca araştırmaktan daha önemlidir. Bedensel hareketsizlik kısa zamanda gövde, kol ve bacak kaslarında zayıflamaya, genel kondüsyonun kötüleşmesine ve kişinin iş yapabilme gücüne olan özgüveninin kaybolmasına yol açar. Korku ve çekingenlik çoğu zaman gündelik davranışları ve iş verimliliğini, fizik ağrılardan daha fazla etkiler.

 Sakınma, korunma ve dinlenmeye yönelik iyi niyetli tavsiyeler ters tepki yapar. Ağrı ile korunma arasında bir kısır döngü oluşur. İyileşmek, günlük yaşama yeniden katılmak demektir, ondan sakınmak değil. Devam eden muayene ve incelemeler sonucunda bünyede gözle görülür bir değişme bulunursa – örneğin ileri derecede hasar görmüş ya da ucu dışarı taşmış bir disk, omurlardan birinde büyük bir kırık – bir uzmana (romatizma uzmanı, nöroloji operatörü, omurga ortopedisti) baş- vurulmalıdır. Ameliyat konusunu iyi düşünmek gerekir, var olan ağrıların, saptanan hasarlardan kaynaklandığından emin olunmalıdır.

Her çeşit ağrı ameliyatla giderilemez. Hele özünde stresten ve manevi yüklerden kaynaklanan ağrılar için özellikle geçerlidir bu. Duruma göre farklı tedavi seçenekleri dikkate alınmalıdır: Doktorunuzdan bu konuda bilgi isteyin. Duruma uygun olarak öncelikle ayakta tedavi denenmelidir. Ağrıların şiddetli olması ve/ya da uzun süreli çalışamazlık durumunda ise, hastanın uzman bir rehabilitasyon kliniğine yatırılarak çok kapsamlı  incelemeden geçirilmesi (interdisipliner rehabilitasyon) tavsiye edilir.

Sağlıklı ve sağlıkla kalın