28 Kasım 2015 Cumartesi

DOĞUŞTAN KALÇA ÇIKIĞI ÇÖZÜMSÜZ DEĞİL !!!



Merhaba sevgili okurlar,
Çocuklarda sık görülen, erken anlaşılıp tedavi edilmediğinde kalıcı sakatlıklara yol açabilen bir sağlık sorunu olan doğuştan kalça çıkığı (DKÇ); gelişimsel kalça yetersizliği, gelişimsel kalça çıkığı, doğumsal kalça çıkığı gibi farklı adlandırmalarla da anılmaktadır.
Eskiden bütün kalça çıkıklarının doğuştan itibaren var olduğu ve zaman içinde hastalığın ilerlediği düşünülürdü. Son çalışmalar ileri yaşlarda kalça çıkığı tanısı konan çocukların bir kısmının  doğum sonrası yapılan muayene ve standart ultrasonografik tetkik ile normal bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Günümüzde kabul edilen görüş; sonuçta kalça yetersizliği ile tedavi edilen bebeklerin kalçalarında direkt çıkık ile doğmamış olabildikleri  sadece top-yuva ekleminin sabitliğini sağlayan eklem kapsülünün gevşek olabildiği ve zamanla top yuvanın birbirinden değişik derecelerde uzaklaştığı şeklindedir. Bu nedenlerle DKÇ den DDH terimine geçiş yapılmıştır. 
Embriyonel gelişim bozukluğu durumunda, bebek doğduğunda uyluk kemiğinin başı tümüyle çıkıktır. Dolayısıyla bu tip kalça çıkığında belirgin klinik, ultrasonografik ve/ya da radyolojik belirtiler doğumdan hemen sonra tanı konmasına izin verir.
1) Elle muayenede uyluk kemiği başının belirgin biçimde yüksek olduğu saptanır.
2) Çıkık kalça tarafındaki bacak kısadır. Hasta sırtüstü yatarken bacakların birlikte bükülmesi kısalığı belirgin hale getirir; bu durumda dizlerin aynı düzlem üzerinde olup olmadığına bakılır.
 3) Daha kısa olan bacağın uyluk bölümünde pli adı verilen deri büklümleri ya da boğumları fazladır.
4) Çıkık tarafındaki kalçanın dışa doğru, yani uzaklaşma hareketi (abdüksiyon) sınırlanmıştır. Bu tip doğumsal kalça çıkığında Ortolani belirtisi her zaman olumsuzdur, yani uyluk kemiği başının oturma sesi duyulmaz. Radyolojik incelemede öncelikle uyluk kemiği başının leğen kemiğinden uzaklığı ve yüksekliği saptanır; aynı bulgu ultrasonografide de belirgindir. Bu tip doğumsal kalça çıkığının tedavisinde önce uyluk kemiği başını doğal yerine getirmek için sürekli ve ilerleyici çekme (traksiyon) yöntemine başvurulur. Ardından kemik normal yerinde tespit edilerek 3-4 ay süreyle abduksiyon durumunda alçıya alınır. Daha sonra da 6 ay süreyle bir ortopedik aygıt kullanılır.
Kalçanın sabit olmadığı “Ortolani manevrası” ile saptanabilir. Doğumdan hemen sonraki muayenede yapılan bu işlem 8 ve 30 gün sonra tekrarlanmalıdır. Kuşkulu ya da Ortolani belirtisi olumlu olgularda hasta ultrasonografi ile kontrol edilir ve daha sonra da belli aralıklarla muayeneye çağrılır. Tedavi çok basittir. Kalça 6 hafta süreyle ortopedik bir aygıtla abduksiyon konumunda tutulur. Aygıtın uyluk kemiği başına zarar vermemesi için yeterince yumuşak, aynı zamanda etkili olabilmesi için de büyük olması gerekir.
Tanı için öncelikle iyi bir muayene gerekir. Muayenesi normal olan bebeklerden risk grubu içinde olmayanlar klinik olarak ilk 3 ay her ay takip edilirler. Sonrasında doktor takibe devam edebilir veya sonlandırabilir. 

Ailede kalça çıkığı olan
 bacakların düz ve birbirine yapışık olarak gövdeye bitişik olduğu (breech) pozisyonunda anne karnında duran veya doğan(özellikle de ayakların omuz seviyesi üzerinde olduğu)  kız bebekler  ikizler  ilk bebekler  doğuştan boyun eğriliği(torticolis)olan bebeklerde risk daha fazladır. Bu nedenlerle risk grubundaki bebeklerin tamamına ultrasonografik taramada yapılmalıdır.
TEDAVİ
Yenidoğanlar; tanı koyulur koyulmaz DDH tedavisi için geliştirilmiş özel bandajlar(pelvik bandajı gibi) kullanılır. Çift ara bezi gibi açısal kontrolü olmayan yöntemler tedaviyi geciktirme, yeterli sonuç alamama gibi riskler taşır.
1-6 aylık bebekler; Çıkığın müdahale ile veya bandaj kullanımı ile yerine yerleştirilmesi ardından bandaj uygulaması ile devam edilir. Yerine yerleşmeyen veya bandaj içinde yerinde durmayan çıkıklarda genel anestezi altında yerine yerleştirme ardından alçı uygulaması yapılabilir.
6 – 12 ay; Genel anestezi ile kalça yerine konulduktan sonra kalçanın yerinde kaldığı açılara bağlı olarak bandaj veya alçı uygulanabilir. Anesteziye rağmen kalçanın yerine girmediği vakalarda operasyon gerekliliği olabilir. Operasyon sonrası alçı uygulanır.
1 yaş sonrası; Operasyon hemen tüm vakalarda (nadiren bir buçuk yaşına kadar kapalı yöntem başarılı olabilir. ) operasyon gereklidir. Yaş büyüdükçe çıkık ağırlaşacağı için operasyonların büyüklüğü artmaktadır. Operasyonlardan sonrası alçı uygulaması sona erdikten sora değişik cihazlar kullanılması gerekebilir. DDH tedavisi çocuk büyümesi bitene kadar davam eder. Kalçanın gelişiminin yetersiz olması durumunda operasyon gerekebilir. Uygun şekil ve yaşta uygulanan bandaj ve alçılar genellikle yürümenin biraz gecikmesi dışında komplikasyona neden olmaz. Her şeye rağmen nadiren bacakta büyüme hızında farklılık, cilt problemleri olabilir. Bu problemler tedavi bittikten sonra ortadan kalkar. Uygun tedavi edilmiş DDH'li çocuklar ileri yaşamlarında herhangi bir kısıtlama olmaksızın aktif yaşam sürebilirler.

Sağlıklı ve sağlıkla kalın

26 Kasım 2015 Perşembe

DUPUYTREN KONTRAKTÜRÜ

Avuç iç derisinin hemen altında yer alan ve altından geçen tendon sinir ve damar yapıları için koruma görevi üstlenen yapının (fasya) anormal kalınlaşması ile meydana gelen bir durumdur. Fasya kalınlaşması avuç içinden başlayıp parmaklara doğru uzanır. Hastalığın ileri dönemlerinde parmaklarda avuç içine doğru bükülmeler ve deride nodül denilen bazı sertlikler ortaya çıkar. Bu hastalık ayrıca ayak tabanı ve peniste de görülebilir.
Genellikle 40 yaş üzeri erkeklerde rastlanır. Şeker hastalarında görülme sıklığı fazla iken el yaralanmaları ve diğer meslek hastalıkları ile ilişkisi kanıtlanmamıştır. Küçük ve orta parmakta daha sık görülmekle beraber tüm parmakları etkileyebilir.
Belirtiler
Bir veya birkaç parmağı açamamak,
Avuç içinde küçük bir şişkinlik veya sertlik.
Dupuytren kontraktürü genellikle ağrılı değildir, fakat elde ilerleyen bir deformasyon meydana getirebilir. Aynı zamanda ayak tabanında da buna benzer doku sertleşmesi ve çekmesi görülebilir. Bu rahatsızlık en çok yüzük parmağı ve küçük parmakta oluşur fakat herhangi bir parmağı, ayak tabanını hatta penisi etkileyebilir.
Hastalığın nedeni bilinmemektedir. Fakat kalıtım öğesi güçlü görülmektedir. Çünkü bu problem aynı ailenin bireylerinde daha fazla görülür. Bir diğer ortak özellik, orta yaşlı erkekler olup bazıları alkolik veya epileptiktir. Bu bağlantının nedeni bilinmiyor. Tek bir travmatik olaya bağlı olma ihtimali fazla değildir.
Teşhis:

Bu hastalığın teşhisi için fizik muayene genellikle yeterlidir. Hasta bölgenin üzerindeki derinin çukurlaşması oldukça karakteristiktir. Derinin altında, hareket ettirilemeyen bir doku şeridi de olabilir. Bileğin pozisyonundaki bir değişiklik kontraktürü etkilemez. Teşhis koyulduktan sonra, hastalığın ilerlemesini gözlem altında tutmak önemlidir. Doktorunuz avuç içiniz aşağı gelecek şekilde elinizi düz bir yüzeye koymanızı isteyebilir. Eğer bu durumda parmağınızı açamazsanız, tedavi gerekebilir. Testin sonucu negatif bile olsa, zaman zaman bu testi tekrarlamanız gereklidir. Sonuç, durumun kötüleştiğini gösterirse, ameliyat yapılabilir. Bu sık rastlanan hastalık, çoğunlukla ağrılı olmamasına rağmen parmakların esnekliğinin gittikçe azalması zaman içinde rahatsızlığa yol açabilir. Fakat birçok vakada tedavi gerekmez.
Ameliyat gerekli olduğu zaman sıklıkla, normal hareket yeteneğinin tamamı veya çoğu geri dönebilir, yine de, bazı kimselerde rahatsızlık nüksedebilir.

Fizik Tedavi

Ağrının nedeni ne olursa olsun ağrıyı azaltmak ya da geçirmek mümkündür. Bunun için öncelikle doğru teşhis önemlidir. Bu amaçla da hastanın en kısa sürede ilgili uzman hekime müracaat etmesi çok önemlidir. El ve el bilek ağrısı olan hastaların büyük bir kısmı konservatif yani cerrahi olmayan yöntemlerle (istirahat, ilaç tedavisi, fizik tedavi ve egzersiz, lokal ve bölgesel enjeksiyonlar) tedavi edilebilir. Doğru bir tedavi ve rehabilitasyon programıyla yaygın olarak rastlanan el problemlerinin çoğu çözümlenir ve tam fonksiyon kazanılır. İnflamatuar kaynaklı el ağrılarında inflamasyonu azaltmak amacıyla antiromatizmal ilaçlar kullanılır. Lokal soğuk ya da sıcak uygulamalar, parafin, kontrast banyolar kullanılır. Özellikle artrit durumunda ve akut travmalarda lokal soğuk uygulama yapılır. Ağrı uzun süreli ise, dejeneratif hastalık varlığında sıcak uygulamadan daha fazla yarar görürler. El fonksiyonlarının yeniden kazanılması için egzersizin, iş ve uğraşı terapisinin önemi büyüktür.

El ve el bilek ağrılarından kurtulmak için nelere dikkat edilmelidir?

  • El ve el bileğinin tekrarlayıcı zorlayıcı hareketlerden kaçınınız.
  • Bileklerin sürekli bükülü kalmasına neden olan aktivitelerden kaçının ya da sık sık ara verin.
  • İnce el işleri yaparken, yazı yazarken sık sık ara verin.
  • Yazı yazarken parmaklarınızı fazla sıkmayın ve bileklerinizi düz tutun.
  • Kalem, tornavida gibi elle kullanılan alet ve malzemelerde kavramayı kolaylaştırmak için kalın saplı olanlarını tercih edin.
  • El bileği ve el ile yapılan işlerde sadece el ve el bileğini değil ön kol ve kolunuzu da kullanınız.
  • El ve el bileği ile ilgili rahatsızlığınız varsa bir istirahat splinti yada bilek desteği kullanın.

23 Kasım 2015 Pazartesi

KEMİKLERİN SESSİZ HIRSIZI OSTEOPOROZ...

Osteoporoz, kemiklerin dayanıksız hale gelmesine yol açan kemik kütlesi azalması olup, kemiklerin basit bir düşme sonucu bile kırılabilmesine neden olan bir hastalıktır. Bu şekilde adlandırılmasının nedeni belirgin bulgular vermeksizin kemiklerde zayıflamaya neden olacak şekilde mineral kaybına yol açmasıdır.Bu hastalığa yakalanan kişiler kemiklerindeki zayıflamayı fark edemezler.Gerçekten de pek çok kişi kemik kırıkları ortaya çıkana dek osteoporoz hastası olduklarının farkında değildirler. Özellikle kadınlarda ve menopozdan sonra daha sık görülür. Bunun nedeni menopozdan sonra kadınlık hormonunun azalmasıdır.

Osteoporoz oluşumu ile ilişkili belli başlı risk faktörleri:

  • Yaş ilerledikçe osteoporoz riski artmaktadır, özellikle kadınlarda 65 yaş üzerinde ve erkeklerde 70 yaş üzerinde
  • 40 yaştan sonra travma olmaksızın veya çok ufak travma ile geçirilmiş kırık öyküsü
  • Kadınlarda düşük östrojen, erkeklerde düşük testosteron düzeyleri
  • Kadın ve erkeklerde düşük vücut ağırlığı
  • Sigara içiyor olmak veya geçmişte sigara içme öyküsü
  • Boy uzunluğunda azalma
  • Birinci derece yakınında osteoporoz ve/veya kırık öyküsü
  • Bazı hastalıkların bulunması
  • Bazı ilaçların sürekli kullanımı

Osteoporoz ile ilişkili olan hastalıklar:

  • Çölyak hastalığı
  • Kronik obstrüktif akciğer hastalığı, astım bronşiale
  • Hiperparatiroidi
  • Hipertiroidi
  • İnflamatuvar barsak hastalığı
  • Böbrek taşı hastalığı
  • Romatoid artrit hastalığı
  • Kanser

 Osteoporoz ile ilişkili kemiğe olumsuz etkisi olan ilaçlar:

  • Epilepsi ilaçları
  • Meme kanseri için kullanılan bazı ilaçlar
  • Kortizon
  • Proton pompa inhibitörleri
  • Selektif seratonin geri alım inhibitörleri
  • Tiroid hormon tedavisi
  • Lityum
  • Metotrexat
  • Antiasitler
  
Osteoporozun tanımlanması; hastalığa ait risk faktörleri ile birlikte kemik yoğunluk ölçümlerinin birlikte değerlendirilmesi ile yapılmaktadır. Osteoporoz hastalığına ait risk faktörlerini değiştirilemeyen ve değiştirilebilen risk faktörleri olarak iki grupta ele alabiliriz. Osteoporozun ve buna bağlı kırıkların önlenmesinde özellikle değiştirilebilen risk faktörlerinin göz önüne alınarak düzeltilmesi önem taşımaktadır. 

Değiştirilemeyen risk faktörleri:

  • Yaş
  • Kadın cinsiyet
  • Aile öyküsü
  • Daha önceki kırık öyküsü
  • Irk, etnik köken
  • Menopoz, histerektomi
  • Uzun süreli glukokortikoid tedavi
  • Romatoid artrit
  • Erkekte primer/sekonder hipogonadizm

 Değiştirilebilen risk faktörleri:

  • Alkol
  • Sigara
  • Düşük vücut kütle indeksi
  • Beslenme sorunları
  • Vitamin D yetersizliği
  • Yetersiz egzersiz
  • Diyet ile düşük kalsiyum alımı
  • Sık düşmeler

Hangi tür egzersizler yararlı olur?

Güçlü kemik ve kaslara sahip olmak ve korumak için yaşam boyu sürdürülecek egzersiz hayati derecede öneme sahiptir. Egzersizle kaslar gibi kemiklerde güçlü ve sağlam hale gelir. Yatağa bağımlı hastalarda hareket azaldığı için ciddi kemik kayıpları ortaya çıkar. Ağırlık yükleyici egzersizler ve direnç egzersizleri kemik sağlığı için en iyi egzersizlerdir. Ağırlık yükleyici egzersizdeki “ağırlık”la ayaklarınız ve bacaklarınızın taşıdığı vücut ağırlığınız kastedilmektedir. Yürüyüşler, yavaş tempolu koşular, merdiven çıkmalar ve danslar ağırlık yükleyici egzersizlerin örnekleridir. Direnç egzersizleri ağırlık kaldırmak ve ağırlık makineleri ile yapılan egzersizlerdir. Günlük yaşam aktiviteleri ve çoğu sporlar bu iki tür egzersizin değişen oranlarda karışımını sağlar. Aktif bir yaşam tarzı kasları ve kemikleri güçlendirir. Yaşlı insanlar bu konuda bilgili bir sağlık personelinin düzenleyeceği egzersiz programını uygulamalıdırlar. Kişinin sağlık durumuna göre düzenlenmiş egzersiz programı yürüyüş, merdiven inip çıkma gibi düşük etkili aktiviteleri içerebilir. Osteoporoza bağlı kırıkların büyük bölümü düşmeler sonucunda ortaya çıktığından egzersiz programları denge eğitimi de içermelidir.
 Osteoporoz tedavi edilebilir mi?
Osteoporoz önlenmesi ve tedavisinde kullanılan bir grup ilaç mevcuttur. Ne var ki bu ilaçlar bir dereceye kadar kemiğin kendisini yenilemesine yardımcı olmalarına karşın osteoporozu “tedavi” etmezler. Bu nedenle ilaç tedavisini altındaki hastalarda kemik sağlığı için diğer önlemlere uymak zorundadır. Tedavide kullanılan ilaçlar kalsiyum, D vitamini, bisfosfonatlar, hormon tedavileri ve kalsitoninler gibi değişik ilaç gruplarını içermektedir. Bu ilaçlar hekim tarafından hastanın durumuna uygun biçimde seçilerek kullanılırlar. Bende osteoporoz var mı? Ne yapmalıyım? Yukarıda anlatılan belirti ve bulgular ışığında sizde Osteoporoz hastalığı olabileceğini düşünüyorsanız, bu durumu aydınlatmak için “kemik yoğunluğu ölçümü” testini yaptırmanız gerekir. İç hastalıkları uzmanlarımız testin yapılması ve yorumlanmasında size yardımcı olacaklardır.

22 Kasım 2015 Pazar

TÜKETİLEN KIRMIZI ETİN MİKTARI ÖNEMLİ !!!

Etİnsanlardahayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabakaya,    kasaplıkta ise hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesine denir.
Et, protein bakımından oldukça zengin olduğundan ve damak zevkine uyduğundan Türkiye'de sıkça tüketilen bir besin kaynağıdır. Sığır eti ve Koyun eti en çok tüketilen et türü olsa da yavruları olan dana ve kuzu da oldukça rağbet görmektedir. Yine bu gruba giren Keçi, Deve ve Geyik gibi etler ise gerek ekonomik koşullar, gerekse geleneksel alışkanlıklar nedeniyle fazla tercih edilmez. Kırmızı Et grubuna giren bu etler dışında tavuk ve balık eti tüketimi de oldukça yaygındır. Son yıllarda ülke çapında hindidevekuşu ve off-shore yetiştirilen kültür balıkları gibi alternatif beyaz et türevleri de ciddi anlamda pazar bulmaya başlamıştır.

Etin Besin Değeri:
Etin besin değeri yüksektir. 100 gr ette 15-20 gram protein bulunur. Etin içinde ayrıca bol miktarda demir, fosfor, bakır elementi başta olmak üzere A, D ve B kompleks vitaminleri vardır.
Özellikle karaciğer A ve D vitamini yönünden oldukça zengindir.
Etin Özellikleri:
Etle beslenirken etin özelliklerini bilmekte fayda vardır. Eti üç sınıfa ayırmamız gerekir. Bunlar hafif etler, yarı hafif etler, ağır etlerdir.
Hafif etler: Dana, piliç ve tavşan eti ile karaciğer ve beyin hafif ettir. Bunların sindirimi kolaydır. Bu etlere hafif etler denir.
Yarı hafif etler: Bu etler sınıfına koyun eti, sığır etinin bazı parçaları girer. Bu etler hafif etlere göre sindirimi biraz zordur ve hafif yağlıdır.
Ağır Etler: Kaz ve ördek eti ile koyun ve sığır etinin yağlı kısımları ile domuz etinin tamamı ağır etler sınıfındandır. Sindirimi zordur. En ağır ve sindirimi zor olanda domuz etidir.
Etin Faydaları Nelerdir:
Etin faydası küçümsenemeyecek kadar fazladır. İnsanların yaşamlarını idame ettirmeleri için iyi ve sağlıklı beslenmesi için etle beslenmek şarttır.
Aşırı tüketilmemesi gereken kırmızı etin faydaları arasında en önemlisi kansızlığa karşı etkili olmasıdır. Kırmızı etin içerisinde yüksek miktarda bulunan demir minerali vücudu kansızlığa yani anemi hastalığına karşı korur. Düzenli et tüketimi sayesinde özellikle kadınların ve gelişme çağındaki çocukların sık yakalandığı bu rahatsızlığa yakalanma riski azaltılabilir. Kırmızı etin faydaları arasında önemli olan bir diğeri de dokular üzerindeki etkileridir. Kırmızı ette bulunan protein, dokuların gelişmesini ve tamirini sağlamaya yardımcı olur. Yüksek protein içermesinden dolayı sporcular tarafından sıklıkla tüketilmeye çalışılan kırmızı et, kasların kuvvetlenmesini ve gelişmesini sağlar. Bağışıklığı güçlendiren en önemli besin kaynaklarından biri olması da kırmızı etin faydaları arasında sayılabilir. Hamilelik döneminde hem annenin sağlığı hem de bebeğin gelişimi için kırmızı et tüketilmesi gereken besinler arasındadır.  Sinir sistemi üzerinde de olumlu etkileri bulunan kırmızı etin faydaları için hafta da en az iki kez tüketilmesi yeterli olabilir. Haftalık et tüketim miktarı kişinin yaş, kilo ve enerji kaybı gibi etkenlere göre değişiklik gösterebilir. Beslenme programında mutlaka yer verilmesi gereken kırmızı et, diğer birçok besinde olduğu gibi aşırı tüketilmemelidir. Kırmızı etin aşırı tüketimi kolesterolün yükselmesine ve kalp hastalıklarına yakalanma riskinin artmasına neden olabilir.
Vücudumuz için gerekli olan proteinin en zengin kaynaklarından olan kırmızı etin faydaları için haftada iki kez tüketmek yeterli olabilir. Tükettiğiniz etin az yağlı olması kadar pişirme yöntemleri de önemlidir. Eti kızartmak yerine haşlamak, ızgara yapmak veya fırında pişirmek, sağlık açısından daha faydalıdır. Ayrıca sindirimi zor olan kırmızı et iyice çiğnenmelidir. Günümüzde sıkça tüketilen salam, sosis, sucuk gibi ürünler kırmızı et yerine tüketilmemelidir. Birçok kimyasal işlemden geçen bu ürünlerin yararından çok zararı olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

21 Kasım 2015 Cumartesi

BALIK MEVSİMİNDE YENMELİ...

Harvard Üniversitesi uzmanlarının balığın sağlığa etkileri üzerine yaptığı çalışma, balığın insan vücuduna olan faydalarını ortaya koydu. Son 20 yılda bu konuda yapılan araştırmaları bir araya getiren uzmanlar, balığın yararları yanında zararının çok az olduğu sonucuna vardı. Araştırma sonuçlarına göre balığın faydaları saymakla bitmiyor. Araştırmalar, balık yemenin kalp hastalıklarından ölüm riskini yüzde 36 oranda azalttığını ortaya koyuyor. Yağlı balığın daha fazla omega3 içermesi nedeniyle de sağlığa daha yararlı olduğu çalışmadan çıkan bir başka sonuç. Uzmanlar, sağlıklı bir yaşam için hafta iki öğün balık yenmesini tavsiye ediyor.
Peki hangi balık türünü hangi aylarda yemek hem besleyicilik hem lezzet açısından daha mantıklı?
Bildiğiniz üzere gelişen soğuk depo üniteleri ile birlikte mevsiminde olmasa bile herhangi bir balığı tüketmek mümkün. Ancak uzmanların dediğine göre dondurulmuş balık her ne kadar içeriğinden çok fazla bir değer kaybetmese de yine de denizden yeni çıkmış gibi de olmuyor. Bu durum lezzeti içinde geçerli.

Haftada en az iki kez balık tüketilmesi tavsiye edilmekte. Aynı zamanda balık dolapta çok tutulmadan tüketilmeli. Alındığı gibi yapılmalı. Ülkemizde kişi başına yıllık tüketim 8 kilogram ile pek çok ülkeye göre oldukça düşük. Aslında mevsimin de fazlasıyla ekonomik fiyatlara da taze balık alabilmek mümkün. İşte bu sebeple hangi mevsimde hangi balık çok çıkar sorusu bu sebeple önemli hale geliyor. Arz-talep dengesi gereği balığın çok olduğu aylarda o balık ekonomik bir fiyata düşüyor. 
YARARLARI
Balığın Göz Sağlığına Faydaları:Göz en önemli duyu organlarımız arasında yer almaktadır. Gün içerisinde hatta yaşam boyunca pek çok dış etkene maruz kalmakta bu da göz sağlığı açısından tehdit oluşturmaktadır. Ayrıca çocukluk çağında ki yeterli miktarda A vitamini ve fosfor tüketilmemesi de gözün gelişimini etkilemektedir. İleriki dönemlerde göz sağlığını tehdit eden bu durum göz hastalıklarına da kapı aralamaktadır. Göz bozukluğu başta olmak üzere pek çok hastalıktan korunmanın temelinde sağlıklı beslenme ve gerekli olan vitamin ve minerallerin alınması bulunmaktadır. Balık ise göz sağlığı için tahmin edilenin çok daha üzerinde önemlidir. Hafta da en az 2 kere balık tüketenlerin göz hastalıklarına yakalanma riski azaltmakta ve gelişme çağında gözlerin gelişimini sağlıklı olarak tamamladığı görülmektedir. Bu önem sadece yetişkinler ya da çocuklar için değil hamilelerinde bol miktarda balık tüketmeleri yine uzmanlar tarafından önerilmektedir.
Balığın Zihin Üzerindeki Faydaları: Fosfor ve Omega yağları balıkta bol miktarda bulunmaktadır. Kişilerin zihinsel gelişimleri anne karnın da dengeli ve sağlıklı beslenme ile başlamaktadır. Ve doğumun ardından da bu zihinsel gelişim devam etmektedir. Zihinsel gelişimin tamamlanması ve bu gelişimin pozitif yönde sağlanması balık içerisinde yer alan besin öğeleri ile en üst seviyede sağlanabilmektedir. Yine yaşın ilerlemesi ile birlikte hafıza kaybı, Alzheimer gibi hastalıklar ile karşılaşma riski de artmaktadır. Oysaki hafta da iki ya da üç kez balık tüketilmesi bu tip rahatsızlıklar ile karşılaşma riskini de azaltmaktadır. Ayrıca balık felç riskini de % 10 – 15 oranında azaltmaktadır.
Balığın Çocuk Sağlığına Faydaları: Çocukların dengeli ve sağlıklı beslenmeleri ilerleyen zaman da onların zihinsel ve bedensel faaliyetleri üzerinde ki etkileri tartışmasızdır. Her anne baba çocuğunun daha sağlıklı ve aktif olması için çaba harcar. Ancak kimi zaman bazı noktalar bazı besinler ihmal edilebilmektedir. Balık çocukların gelişimde çok önemli bir yere
Balık Kalp Hastalıklarını Önler: Amerika ve Danimarkada yapılan araştırmalar düzenli olarak balık tüketen kişilerin kalp hastalıklarına yakalanma riskinin %50 oranında azaldığını ortaya koymuştur. Balığın bol miktarda içerdiği Omega-3 yağları ayrıca kandaki yağ düzeyini dengeler.
Balık Alzheimer Riskini Azaltır: Haftada bir kez bile balık tüketmek büyük oranda Alzheimer hastalığına yakalanma riskini azaltır. Balığın zihin üzerinde faydalarından yazının başında bahsetmiştik fakat özellikle Alzheimer hastalığını engelleyici özelliğinin olduğunu vurgulamak için yeni bir başlık açarak özellikle bu hastalığa yakalanma riskini düşürmeniz için önemine vurgu yapmak istedik. Balığın Alzheimer hastalığını azalttığına dair bir çok bilimsel araştırma sonucu vardır.
Cilt ve Saç Sağlığını Korur:  Balığın bol miktarda içerdiği omega-3 yağları saç ve cilt sağlığı içinde büyük önem taşımaktadır. Bu konuyla alakalı yapılan bilimsel araştırmalar bir cilt hastalığı olan sedef hastalığına karşı etkili olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca balık saç salığının korunmasına yardımcı olan besin ve mineraller içerir.
Sinir Sistemi için Faydalıdır: Özellikle depresyon sorunu yaşayan kişilere verilen ilaçlar da omega-3 yağlarının içermesine dikkat edilir. Balık bol miktarda omega-3 yağı içerdiği için depresyonla mücadeleyi arttırıcı özelliği vardır. Bazı sağlık uzmanları kapsül halinde hamilelik ve hamilelik sonrası balık yapı kapsülleri önermektedir.
Balık Spermleri Güçlendirir: Balığın diğer meyve ve sebzelere göre spermeleri güçelndirme noktasında daha etkili olduğu bilimsel çalışmalar sonucu ortaya konulmuştur.Bu yüzden erkeklerin düzenli olarak balık tüketmeleri bir çok faydası dışında sağlıklı sperm oluşumuna katkıda bulunur.

19 Kasım 2015 Perşembe

SİYATİK DE ARADA YALAN SÖYLER !!!

Kalça arka kaslarının en önemlilerinden biri piriformis kasıdır. Bu kasın altından, pelvis (leğen) kemiği oluğundan çıkan siyatik sinir geçer. Siyatik sinirin çeşitli nedenlerle piriformis kası ile leğen kemiği arasında sıkışmasına piriformis sendromu veya siyatik sinir sıkışması hastalığı denir. Siyatik sinir sıkışması, ani veya sürekli hafif travmalar nedeni ile yumuşak doku travmasının meydana gelmesi ve bu dokunun altında seyreden siyatik sinire bası oluşturarak onu hasarlaması olarak tarif edilebilir.

Bel fıtığıyla karışabilir

Bacak arkasında, ayaklarda uyuşma ve karıncalanma, yürümede zorluk gibi belirtileri sebebiyle bel fıtığıyla karıştırılabilir.
Piriformis Sendromunun iki tipi  vardır. Birincisi; yapısal olarak piriformis  kasının kısa olmasından kaynaklanır. Erken dönemde piriformis kasını uzatıcı ve germeyi sağlayıcı uygun egzersizler ile problem önlenebilir.
İkincisi;  travma veya bölgesel kan dolaşımının azalmasıyla kasın spazma  girmesiyle oluşur..Sebebi belirleyerek tedaviyi düzenlemek gerekir.

Piriformis kasında,bel omurga veya kaslarındaki  problemler, yanlış yapılan egzersizler,ani ve ters hareket, uzun süreli oturmak( oturarak çalışma, uzun süre yolculuk ,bisiklete binmek) ya da aşırı kullanımdan dolayı kas spazmı oluşur.kastaki kasılma altındaki siyatik siniri sıkıştırarak, ağrı ve his bozukluklarına yol açar
Belirtileri;

Bel ağrısı, kalça ağrısı, uyluk ağrısı, bacağın arkasına vuran ağrı sık görülür. Bazen de siyataljiler olabilir. Sert zeminlere oturmakla ağrı artar. Ayağa kalkmak ağrıya neden olabilir. Aynı taraftaki ayakta dışa dönme olabilir. Kalça iç rotasyonda da iken alt ekstremitenin abduksiyonu (orta hattan uzaklaşma) kısıtlıdır. Ağrı daha çok uylukta hissedilir. Siyatik sinir basısı varsa bacağa ve ayağa vurur. Bu durumda radikülopati ile karışabilir. Pudendal sinir tutulumu varsa perine (cinsel organların bulunduğu bölge) ağrı ve seksüel ilişki esnasında ağrı olabilir.
Nedeni
 Mikro/makro travmalar sonucu ortaya çıkan yumuşak doku travmasıdır. Kalça eklemine yapılan ameliyatlar ve ortopedinin protez operasyonları da siyatik sinir ve piriformis kasının yaralanmalarına inflamasyonlarına vede kas spazmına neden olabilir. Uzun yürüyüş, koşma gibi kasın kötü kullanımı / kasa direkt bası oluşturan sert zemine oturma/ dar kıyafetler mikrotravmalara neden olur. Bu şekilde oluşan direkt kompresyona; sık sık sert zemine oturup kalkmakla oluşan vale nöriti de örnek olabilir. Darbeler sonucu oluşan yerel kanamalar ise makrotravmalara örnektir. Piriformis sendromu ile ilişkili şikayetler, siyatik sinirin sıkışması ile meydana gelir. Bu sıkışma birçok nedenden dolayı olabilir. Aşırı kullanma/ tekrarlayan travmaya bağlı olarak piriformis sendromu oluşabilir. Akut travma ile de çok çeşitli piriformis sendromları tanımlanmıştır. Uyluğa gelen kaba bir darbenin kanamaya neden olduğu görülmüştür. Siyatik nöropati genellikle enjeksiyonlardan hemen sonrada ortaya çıkabilir ve çoğunlukla ağrısızdır. 
Piriformis Sendromu’nun tedavisi nasıl yapılır?

Rehabilitasyonda piriformis kasının uzatılmasına çalışılır. Bunun için germe egzersizleri ve pilates, uygulanan yöntemler arasındadır. Hastaya ayrıca ağrıyı ortaya çıkaracak aktivitelere kısıtlama getirerek günlük yaşam düzenlemeleri de tavsiye edilir. Bağdaş kurarak oturmak, uzun süre sert zeminde oturmak, sıçramalı sporlar yasaklanır. Her sabah evde germe egzersizleri yapması istenir. 

Son yıllarda popülarite kazanan manipülatif rehabilitasyon programları ile sinir ve kas mobilizasyon tedavileri ile başarılı sonuçlar alınmaktadır. İlaç tedavisi kısmen etkilidir. Ultrasonografi veya bilgisayarlı tomografi eşliğinde kortizon enjeksiyonun başarılı olduğuna dair yayınlar mevcuttur.  Cerrahi tedavi, fizik tedavi ve enjeksiyona rağmen geçmeyen ağrısı olan hastalarda gereklidir. Kas, uyluk kemiğine yapıştığı yerden kesilerek gevşetilir.

17 Kasım 2015 Salı

MASAJLA GELEN SAĞLIK...

Masajı ilk kez Çinliler günümüzden 3 bin yıl önce uyguladı. Daha sonra Eski Yunanlı hekim Hippokrates burkulma ve çıkıkların tedavisinde ve kabızlıkta masaj yapmayı denedi. 19. yüzyılın başında Stockholmlü hekim Per Henrik Ling eklem ve kaslardaki rahatsızlıklarda uygulanabilecek bir masaj yöntemi önerdi. Ling’in etkisiyle Avrupa da masaja rağbet artmış ve İsveç masaj tekniği Avrupa çapında yayılmıştır. Ling, tıbbi jimnastik ve masaja büyük önem vermiş; hareketleri pasif ya da jimnastik hareketler, basınç, ovma, titretme, vurma ve döndürme olarak sınıflandırmıştır. Daha sonra bu yöntem artrit sonucunda oluşan biçim bozuklarının tedavisinde ve felçli hastalarda kasların yeniden çalıştırılması amacıyla kullanılmaya başlandı
Masaj ağrıyı dindirmek, belirli bir bölgedeki şişliği azaltmak, kasları gevşetmek, yaralanma sonucunda ortaya çıkan gerilme ve burkulmalarda iyileşmeyi hızlandırmak amacıyla uygulanır. Genel inanışın aksine, masaj kas gücünün azalmasına engel olmaz ya da yağ birikimlerinin ortadan kalkmasını sağlamaz.
Masaj uygulaması fizyolojik esaslara dayanır, örneğin bir alana yapılan masaj, alttaki iç organlardan gelen ağrıyı azaltır ya da ortadan kaldırır. Masajın deri damarlarında neden olduğu değişiklikler alttaki dolaşımın durumunu da değiştirir. Birikmiş sıvıların emilimini kolaylaştırmak için de masajdan yararlanılabilir. Kaslara yapılan masaj bir çalışmadan önce uygulanırsa, daha fazla kan hücumunu sağlayarak ve kasları hafifçe ısıtarak onları ekinliğe hazırlar ve kolaylaştırır.
İsveç masajı : Genellikle vücudun güne zinde başlamasına ya da yaşamın gündelik yorgunluk ve sıkıntılarından kurtulmak amacı ile yapılan genel dinlenme ve gevşeme yöntemi olarak kullanılan masaj türüdür. Burada önemli olan kişinin rahatlatılabilinmesi ve bulunduğu ortamdan keyif almasının sağlanmasıdır. Batı tekniği ile yapılan ve genellikle masaj yağları kullanılarak yapılan bir masaj olup nadir durumlarda tercih halinde kayganlaştırıcı kullanılmadan da yapılabilen bir masajdır. Süresi yaklaşık 60 dakikadır.
Spor masajı : Sportif etkinliklerde, etkinlik öncesinde veya sonrasında ve hatta hızlı ve sınırlı olmak kaydı ile etkinlik sırasında da yapılan bir masajdır. Spor masajını klasik masajdan ayıran en önemli özellik ritm, süre ve bası miktarının değişik olmasıdır. Bu masaj türünde uyarıcı amaçlı hareketler çoğunluktadır ve yapılan spor göre farklılıklar gösterir. Süre bölgeye göre değişmektedir.
Aromaterapi masajı : Bitki özlerinden elde edilmiş karışımlardan hazırlanan masaj yağlarını kullanılarak uygulanan bir masaj yöntemidir. Bu masajda dikkat edilen, temponun düşük ve hareketlerin şiddetinin hafif olmasıdır. Rahatlatıcı, gevşetici ve dinlendirici bir özelliğe sahip bir masajdır. Bu masajda oluşan etki hem yapılan temas hem de uygulanan yağın kimyasal özelliği ile olmaktadır. Farkı amaçlar için elde edilmiş yağlar masaj yağları ile belli oranlarda karıştırılarak uygulanmaktadır. Süre yaklaşık 60 dakikadır.
manuel2Thai masajı : Temel yapısını Hint Yoga ve Çin geleneksel tıbbının oluşturduğu bu masajda çoğunlukla bası ve germe hareketleri yapılmaktadır. Giyinik olarak yarı sert bir zeminde yapılamaktadır. Altmış çeşit germe, çekme, esnetme ve bası hareketleri uygulanabilen bu masaj bir buçuk saatten dört saate kadar sürebilen bir zaman diliminde yapılıp, masaj sırasında kişide her ne kadar rahatsızlık uyandırmaktaysa da uygulama sonrasında ciddi derecede fark edilebilir bir rahatlama olmaktadır.
Refleksoloji : Ayaklar vücudumuzun aynasıdır prensibinden yola çıkılarak belirginleşen ve uzak doğu geleneksel tıbbının değişilmez bir parçasını oluşturan bu masajda ayak tabanında belirli noktalara bası uygulanmaktadır. Ayakta her bir nokta vücutta belli organ ve dokuları temsil eder. Refleksoloji, bir tür denge masajıdır ve kişinin kendisini fiziksel, duygusal ve ruhsal olarak iyi hissetmesini sağlar. Ayakta belli noktalara kişinin verdiği tepkiler göre sorunlar tespit edilip onarılmaya çalışılır. Süre yaklaşık 30 dakikadır.
Derin doku masajı : Bu masaj manüplasyonların temposunun düşük ancak hareketlerin şiddetinin fazla olduğu bir masaj türüdür. Vücuttan toksin atmada çok etkin bir tür olup özellikle sert masajdan hoşlanan kişilerin tercih ettiği bir masadır. Masaj sırasında sert bası uygulanan kaslar üzerinde durularak vücudun dengesi sağlanmaya çalışılır. Süre yaklaşık 60 dakikadır.
Anti Selülit masajı : Selülit tedavisinin en önemli ayağı masajdır. Selülit oluşumunun başlıca nedeni dolaşım bozukluğudur. Kan ve lenf dolaşımındaki bozukluk ve yağ dokusundaki artış toksik madde birikimine yol açar. Selülit Masajı kan ve lenf dolaşımını harekete geçirir ve dokuların taze oksijen ile dolmasını sağlar.
Bölgesel masajlar : Baş – boyun, ense – omuz – sırt, sırt – bel, kol ve bacak gibi bölgelere yapılan ve genellikle bölgesel sorun olan bölgeye yönelik tedavi edici bir masaj uygulamasıdır.Rahatsızlık tespit edildikten veya doktor kontrolü ve tavsiyeleri doğrultusunda belirlenen bir program eşliğinde uygulanır. Süre yaklaşık 30 dakikadır.
Diğer Masaj Teknikleri ve Çeşitleri
Merkezimizdeki masaj terapistleri (masör ve masözler) sadece uzmanlık eğitimi ve sertifika alınan yukardaki masaj tekniklerini uygulamaktadır. Ancak farklı kültürlerden kaynaklanan ve farklı amaçlara yönelik daha pek çok masaj türü vardır:
Anti-stres masajı, Aroma relax masaj, Ayurveda, Ayurvedik Masaj, Bali Masajı, Champissage (Çampisaj, Baş masajı), Chavutti Thirumal, Craniosacral masajı, Çikolata terapisi, Hamam kese, Hamile masajı ve Bebek masajı, Hint Baş Masajı, Holistik Vücut Masajı, Hu Na Hawai Masajı, Kahve terapi, Klasik Masaj, Kleopatra masajı (yosun ile), Küba masajı, Lenf Drenaj (lenfatik drenaj), Lomi Lomi Masajı (Lomi Lomi Hawaii Masajı), Mandara masajı, Medikal masaj (tıbbi masaj), Nefertiti masajı, Reiki, Geleneksel Roma masajı, Sıcak Taş Masajı, Soğuk Taş Terapisi, Shiatsu, Shirodhara Masajı, Sultan masajı (kil ile), fiarap terapisi, Tayland Masajı, Tay Yoga Masajı, Tui Na, Watsu, Yüz masajı…

16 Kasım 2015 Pazartesi

ÇOCUK PİLATESİ..

Eskiden yaşananların aksine, günümüz modern yaşamının etkileri, çocukların ahenkli bir biçimde gelişimini zorlaştırmaktadır. Oyun ve yaşam alanlarının azalması ve bedensel tembelliğe iten çok çeşitli teknik rahatlıklar çocuğun, daha küçük yaşta, doğal hareket gelişimini etkilemektedir. Okul çağı ile birlikte çocuklar için durum daha da zorlaşır. Okulda oturulan saatler ile ödev sürelerini toplarsanız, ofis çalışanlarına benzeyen günde 8 saatlik çalışma hayatı başlar çocuk için. Buna çoğu zaman saatlerce süren televizyon, video seyretme ve bilgisayar oyunlarının başında oturma eklenir. Bu nedenle duruş bozukluklarının, çocukluk çağından ilkokul bitimine kadar dramatik şekilde artması pek şaşırtıcı değildir.Duruş bozukluklarının çocukluk çağında görülme oranı % 15 – 20 arasındayken bu oran ilkokul çağındaki çocuklarda % 70’e yükselmiştir. Duruş bozuklukları çoğu zaman ciddiye alınması gereken sağlık problemleridir ve bunlar çok sık olarak gündelik hayattaki ve iş yaşamındaki verimi kalıcı olarak düşürebilir. Yetişkinlerin iş hayatından malulen ayrılmasının başlıca sebebi olan bu hasarları önlenme çalışmalarına, çocuklar daha yuva çağındayken başlama, en önemli hedefimiz olmalıdır.
 Pilates çocuklar için harika bir antrenmandır ve duruş bozuklukları ile bundan kaynaklanan sağlık problemlerini gidermeyi hedef alır.
Mother does physical exercises with her daughter at home
Merkezin güçlenmesi;
Derin dayanıklılık,
Daha fazla hareket kabiliyeti
Güç, koordinasyon,
Denge, dikleşme ve doğru duruşu sağlar.