13 Kasım 2015 Cuma

AMERİKALI HAMBALDIRCAN ...

Çocukluğumda ( Piraziz  / Giresun ), domatese,  'hambaldırcan', patlıcana ise, 'hasbaldırcan',  derdik. Domates, mısır tarlalarının  arasına dikilirdi. Daha çok kızarmadan, yeşil iken  toplanır ve 'küp' dediğimiz büyük toprak fıçılara  turşu kurulurdu. Kışın da doğranan bu domatesler soğanla kavrulur ve  öyle yenirdi.

Günümüzde bütün dünyada  çok sevilen ve yenen bu meyvenin, pardon sebzenin, hikayesi de bir hayli ilginç. Botanikçilerin meyve olarak kabul ettiği  domates,  1893 yılında ABD'de sebzelerle beraber saklanıp yendiği için mahkeme kararı ile sebze yapılmış. Ne diyelim, botanikçiler koca ABD'den  daha iyi mi bilecek neyin ne olduğunu.

Patlıcangiller ( solanaceae ) familyasından bir bitki olan domatesin ( solanum lycopersicum ) anavatanı, patates, biber, ayçiçeği gibi Amerika kıtasıdır. Yabani olarak yetişen domatese ilk defa Bolivya ve Peru'da rastlanmış, daha sonrada Meksika'ya götürülerek yetiştirilmeye başlanmıştır.

Domates'in, Aztek dilindeki şişman meyve anlamına gelen  ' tomati ' kelimesinden geldiği sanılmaktadır. İlk yetiştirilen  domateslerin rengi sarı ve kiraz kadarmış. Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfinden sonra ( 1492 ), İspanyollar tarafından  Avrupa'ya getirilen domatese, İtalyanlar sarı renkli olduğu için,  altın elma 'Pommodore'  adını vermişler.
Kırmızı domates ise daha sonra ortaya çıkmıştır.

İlk defa  Amerika'da Thomas Jefferson tarafından yetiştirilen domates, zehirli olduğu sanıldığı için uzun bir süre  yenmemiş, süs bitkisi olarak, evlerde  yetiştirilmiştir. Daha sonra ise,  yiyenleri romantikleştiği sanıldığı için, Fransızlar tarafından  aşk elması ' Pomma d'amour ' adı verilmiştir.

Domatesin yaygın bir şekilde tüketilmeye  başlaması ise 20.yüzyılda salatasının yapılmasının öğrenilmesinden sonra olmuştur. Domatesten, salça, ketçap gibi ürünlerin  yapılması ise , sanayi hammaddesi olmasını sağlamıştır.

Domatesin başına gelenler bununla da kalmıyor. Mısırda faaliyet gösteren  dini bir grup, Facebook'a, kesilmiş bir domates resmi koyarak, altını da ;  müslümanların,   'hrıstiyan' olduğu için, domates yemesinin  haram olduğu dile getiriyor.  Gerekçe olarak ise;  domates yatay olarak kesilince içinde haça benzeyen bir şekil ortaya çıkması  gösteriliyor.
Gelelim bizim domatesle tanışmamıza. Osmanlılar ilk defa  18. yüzyılda Fransızlar aracılığı ile domatesi tanıyorlar. Yani, Fatih,Kanuni gibi  cihan padişahlarımıza, maalesef domates yemek nasip olmamış.
Abdülmecit zamanında  domates bizim ülkemize  'frenk' adı ile giriyor, o zaman domatesin sadece yemeği yapılarak  yeniyormuş, kırmızı olanlar ise, çürümüş diye çöpe  atılıyormuş.
İlk domates Adana'da yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu gün Türkiye, Çin ve ABD den sonra dünyada en çok domates yetiştiren  ülkelerden birisidir.
BESİN DEĞERLERİ
100 gr. taze ve olgun domatesin içerdiği ortalama besin değerleri şöyledir: 17-22 kalori; 1,1 gr. protein; 4,7 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0,5-1 gr. lif; 27 mgr. fosfor; 13 mgr. kalsiyum; 0,5 gr. demir; 3 mgr. sodyum; 244-250 mgr. potasyum: 900 IU A vitamini; 0.06 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,7 mgr. B3 vitamini; 0,1 mgr. B6 vitamini; 6.4 mcgr. folik asit: 17-23 mgr. C vitamini ve 1.2 mgr. E vitamini.
YARARLARI
Yukarıda görülen ve bazıları gerçekten önemli olan besin değerlerinin yanı sıra;
o Domates, zengin oranlardaki A, C ve E vitamin gibi antioksidan içeriğiyle, kansere yakalanma rizikosunu azaltır: Bu bağlamda, başta meme ve prostat kanserlerini sayabiliriz.
o Aynı nedenle domates, kalp hastalıklarına yakalanma, felç geçirme ve katarakt illetine tutulma tehlikesini de azaltmaktadır.
o İçerdiği flavon bileşikleri ve lisopen adlı maddeyle sağlığımızı koruyucu bazı etkiler yapar: Yapılan bazı araştırmalar, domatesin akut apandisiti önlediğini ortaya koymuştur.
Sağlığımıza pek yararlı bu etkilerinden yararlanılmak üzere domates, günlük diyetimize katılması ve bol bol tüketilmesi uzmanlarca öğütlenmektedir.

AFİYET OLSUN :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder