Merhaba sevgili okurlar,
Yaş ilerledikçe özellikle kadınlarda kemik erimesinin
artmasına paralel olarak kalça kırığı oluşma sıklığında ciddi artışlar
görülüyor. Yapılan araştırmalar, yaşam boyu osteoporoza bağlı kırık görülme
oranının erkeklerde yüzde 15-20, kadınlarda yüzde 40-50 olduğunu gösteriyor.
Kalça kırıkları sadece yaşa bağlı olarak değil, geçirilen travmalar, düşmeler
sonucu da oluşup hayatı tehdit eden boyutlara varabiliyor.
Kemiğe direncini veren maddelerin özellikle de kalsiyumun kemikten
uzaklaşması ile osteoporoz oluşur. Kemik azalmasının şiddeti arttıkça
kemik kırılganlığının da arttığı ciddi bir hastalık olan osteoporozun en çok
sarışınlarda görüldüğü bulunmuştur.
OSTEOPOROZ RİSK FAKTÖRLERİ
OSTEOPOROZ RİSK FAKTÖRLERİ
- Kadınlar daha az kemik dokusu olması bu faktörü
arttırır,
- 50 yaş üzerinde olanların kemik dokusu gittikçe kayıplaşmaya başlar,
- Menopoza giren kadınlarda normale göre daha fazla kemik erimesi problemi yaşanır,
- Erken menopoza girmek veya yumurtalıkların alınması bu süreci hızlandırır,
- Düşük kalsiyum içerikli yiyecekler yemek,
- Aile geninde osteoporozlu kimselerin bulunması,
- Yetersiz fiziksel aktive ve hareketsizlik,
- Alkollü, kafeinli ve kolalı içeceklerin çok fazla tüketilmesi,
- 50 yaş üzerinde olanların kemik dokusu gittikçe kayıplaşmaya başlar,
- Menopoza giren kadınlarda normale göre daha fazla kemik erimesi problemi yaşanır,
- Erken menopoza girmek veya yumurtalıkların alınması bu süreci hızlandırır,
- Düşük kalsiyum içerikli yiyecekler yemek,
- Aile geninde osteoporozlu kimselerin bulunması,
- Yetersiz fiziksel aktive ve hareketsizlik,
- Alkollü, kafeinli ve kolalı içeceklerin çok fazla tüketilmesi,
BELİRTİLERİ
Menopozdan sonra görülen osteoporozda
en önemli öznel belirti ağrıdır. Sut ve bel bölgesinde, daha ender olarak da
boyunda görülür. Kalsiyum dengesinde yitimin daha önde olduğu ilk evrelerde ağrı çok
şiddetli olabilirse de daha sonra hafifler ve böyle sürer.
Bu evrede çekilen filmler iskeletteki mineral yitimini ortaya koymadığından ağrırım şiddetli olduğu dönemlerde, yanlışlıkla omurga artriti ya da artroz gibi tanılar konabilir. Nevrite benzer ağrılar çok ender ortaya çıkar.
Kırık en önemli klinik belirtilerden biridir. En çok omur, uyluk kemiği boynu ve bileklerde görülür. Küçük bir travmanın yol açtığı kırıklar kimi zaman çok az sayıda öznel belirtiyle ortaya çıkabilir.
Biçim bozuklukları osteoporozun geç dönemlerinde görülür. Hemen hiçbir zaman kol ve bacaklarda rastlanmaz, daha çok omurgayı tutar ve bu özelliğiyle osteomalaziden (erişkinde kemik yumuşaması) ayırt edilir. Omurgadaki biçim bozukluklarında iki önemli özellik görülür:
Bu evrede çekilen filmler iskeletteki mineral yitimini ortaya koymadığından ağrırım şiddetli olduğu dönemlerde, yanlışlıkla omurga artriti ya da artroz gibi tanılar konabilir. Nevrite benzer ağrılar çok ender ortaya çıkar.
Kırık en önemli klinik belirtilerden biridir. En çok omur, uyluk kemiği boynu ve bileklerde görülür. Küçük bir travmanın yol açtığı kırıklar kimi zaman çok az sayıda öznel belirtiyle ortaya çıkabilir.
Biçim bozuklukları osteoporozun geç dönemlerinde görülür. Hemen hiçbir zaman kol ve bacaklarda rastlanmaz, daha çok omurgayı tutar ve bu özelliğiyle osteomalaziden (erişkinde kemik yumuşaması) ayırt edilir. Omurgadaki biçim bozukluklarında iki önemli özellik görülür:
1-Boy kısalması.
2-Sırt omurlarında kamburlaşma sonucunda göğüs kafesinin yay biçimini alarak bozulması. Kamburlaşma, menopozdan sonraki osteoporozun en önemli klinik belirtisidir ve hastaya belirgin bir görünüm verir. Kısalan gövde kol ve bacaklarla orantısızdır. Hastanın görünümü giderek maymuna benzer. Kimi zaman omurga kenarları böğür çıkıntılarına yaklaşarak üst üste gelebilir ve karın derisinde derin, enine kıvrımların oluşmasına neden olur.
Omurganın eğrilmesiyle 10 cm’den fazla boy kısalması solunum işlevlerini bozabilir.
TANI
Osteoporoz tanısı uzun süre klinik ve radyolojik verilere dayanmıştır. Özellikle bilek, omur ya da uyluk kemiğinde tipik bir kırık ya da bir kemiğin kalsiyum içeriğinin büyük ölçüde azaldığının görülmesi önemli ipuçları verir. Osteoporozu düşündüren öteki klinik belirtiler ise giderek artan kamburluk ile sırtta ve belde ağrıdır. Bu bulgular hastalığın geç dönemlerinde ve iskeletteki kalsiyumun önemli bir bölümü yitirildiğinde ortaya çıkar. Dolayısıyla hastalığın başlangıç evresinde, yani sakatlığın önlenebileceği aşamada fark edilmez. Bu durum, erken önlem almayı engeller.
Son 15 yılda osteoporoz tanısı, kemik yoğunluğunu ölçen daha ince yöntemlerin kullanılmasıyla önemli ölçüde kolaylaşmıştır. Bilgisayarlı kemik mineral yoğunluk ölçümü ile bilgisayarlı tomografitam için en uygun yöntemlerdir. En önemli araştırma bölgeleri, osteoporoza bağlı kırıkların en belirgin olduğu uyluk kemiği boynu ve bel omurlarıdır. Bununla birlikte, iskeletin tümü İncelenmelidir. Bilgisayarlı kemik mineral yoğunluk ölçümü yöntemi kemiklerdeki mineral yoğunluğunun değerlendirilmesinde, geleneksel yöntemlerden daha üstündür. Öte yandan yeni tam yöntemlerinin kullanılması, röntgen filminin yerini tutamaz. Özellikle aktif osteoporoz tanısında, omurlardaki biçim değişikliklerini görmek ve zaman içindeki gelişimim izlemek açısından çok yararlı olan röntgen filmi klinik tablonun yorumunu güçleştiren Öteki eklem bozukluklarının da değerlendirilmesini sağlar.
2-Sırt omurlarında kamburlaşma sonucunda göğüs kafesinin yay biçimini alarak bozulması. Kamburlaşma, menopozdan sonraki osteoporozun en önemli klinik belirtisidir ve hastaya belirgin bir görünüm verir. Kısalan gövde kol ve bacaklarla orantısızdır. Hastanın görünümü giderek maymuna benzer. Kimi zaman omurga kenarları böğür çıkıntılarına yaklaşarak üst üste gelebilir ve karın derisinde derin, enine kıvrımların oluşmasına neden olur.
Omurganın eğrilmesiyle 10 cm’den fazla boy kısalması solunum işlevlerini bozabilir.
TANI
Osteoporoz tanısı uzun süre klinik ve radyolojik verilere dayanmıştır. Özellikle bilek, omur ya da uyluk kemiğinde tipik bir kırık ya da bir kemiğin kalsiyum içeriğinin büyük ölçüde azaldığının görülmesi önemli ipuçları verir. Osteoporozu düşündüren öteki klinik belirtiler ise giderek artan kamburluk ile sırtta ve belde ağrıdır. Bu bulgular hastalığın geç dönemlerinde ve iskeletteki kalsiyumun önemli bir bölümü yitirildiğinde ortaya çıkar. Dolayısıyla hastalığın başlangıç evresinde, yani sakatlığın önlenebileceği aşamada fark edilmez. Bu durum, erken önlem almayı engeller.
Son 15 yılda osteoporoz tanısı, kemik yoğunluğunu ölçen daha ince yöntemlerin kullanılmasıyla önemli ölçüde kolaylaşmıştır. Bilgisayarlı kemik mineral yoğunluk ölçümü ile bilgisayarlı tomografitam için en uygun yöntemlerdir. En önemli araştırma bölgeleri, osteoporoza bağlı kırıkların en belirgin olduğu uyluk kemiği boynu ve bel omurlarıdır. Bununla birlikte, iskeletin tümü İncelenmelidir. Bilgisayarlı kemik mineral yoğunluk ölçümü yöntemi kemiklerdeki mineral yoğunluğunun değerlendirilmesinde, geleneksel yöntemlerden daha üstündür. Öte yandan yeni tam yöntemlerinin kullanılması, röntgen filminin yerini tutamaz. Özellikle aktif osteoporoz tanısında, omurlardaki biçim değişikliklerini görmek ve zaman içindeki gelişimim izlemek açısından çok yararlı olan röntgen filmi klinik tablonun yorumunu güçleştiren Öteki eklem bozukluklarının da değerlendirilmesini sağlar.
Osteoporozun tipinin doğru belirlenip değerlendirilmesi de çok önemlidir. Böylece osteomalazi (erişkinde kemik yumuşaması) ya da ikincil osteoporoz ile ayırıcı tanı yapılabilir. Dolayısıyla birincil osteoporozdan kuşku duyulduğunda hastanın öyküsü dikkatle alınmalı, böylece beslenme alışkanlıkları, bedensel etkinlik, kullandığı ilaçlar ve menopozun başlangıcına ilişkin bilgi edinilmelidir. Ayrıca, kalsiyum metabolizmasıyla ilgili laboratuvar incelemeleri de yapılmalıdır. Bu veriler, doğru tanı koymak kadar tedaviyi planlamak için de zorunludur.
AYIRICI TANI
Olguların büyük bölümünün birincil osteoporoz olmasına karşılık, tanı konurken başka hastalıklara ya da kemikleri eriten ilaçlara bağlı ikincil osteoporoz olasılığı önemle değerlendirilmelidir. Öyküyle ilgili verilerin dikkatle toplanması, olguların hemen tümünde ikincil osteporozun dışlanmasını sağlar.
Birincil kemik tümörleri osteoporozdan kolaylıkla ayırt edilebilir. En sık görülen kemik tümörü olan osteosarkom, daha çok kemik büyümesinin hızlı olduğu çocukluk ve ergenlik dönemlerinde görülür. Öteki kötü huylu tümörler ise Özellikle orta yaşlarda görülür.
İyi huylu tümörlerin en sık görülen biçimleri özellikle erkeklerde ergenlik döneminde ortaya çıkar.
İyi huylu tümörler kural olarak kemik ağrısına neden olmazsa da, tutulan bölgedeki biçim bozukluğu ya da hastalığa bağlı bir kırık sonucunda ağrı görülebilir. Çekilen filmlerde bu tür kırıklar osteoporoza bağlı kırıklardan kolayca ayırt edilebilir.
Son olarak, kemik tümörlerinin iskeletin tek bir bölümünü tuttuğunu, öteki kemiklerin yapısının sağlam ve mineral içeriğinin de normal olduğunu vurgulamak gerekir. Oysa osteoporoz iskelet sisteminin tümünü etkileyen bir hastalıktır.
İkincil durumlarda tablo oldukça farklıdır. Kemik öteki organların birincil tümörlerinin sıklıkla yayıldığı bir dokudur. Tümör hücreleri kemik dokusuna genellikle kan yoluyla ulaşır ve kemik iliğinin en yoğun olduğu alanlarda gelişir. Omurga, ikincil tümörlerin en sık yerleştiği bölümdür.
Kemiklere en çok yayılım yapan tümörler meme, prostat, akciğer, idrar kesesi, böbrek ve tiroit kanserleri ile melanomlar, lenfom ve kan kanserleridir. Tümörün birincil odağı her zaman bilinmediğinden ya da belirtisiz Alabildiğinden ve hastanın tek yakınması kemik ağrısı olduğundan osteoporozdan ayırt edilmesi zor olabilir. Yayılım odaklarının yaptığı ağrı çok tipiktir; şiddeti değişmez, dinlenmeyle hafiflemez, aksine geceleri daha da artar.
Çekilen filmlerde erken evrede önemli değişiklikler görülmez, ama kuşku üzerine yapılacak bilgisayarlı tomografi ya da magnetik rezonans incelemesi çok küçük tümör odaklarını bile görüntüleyebildiğinden, doğru tam için yol göstericidir.
TEDAVİSİ
Osteoporozda kaybedilen kemiğin yerine getirilmesinin zor olduğunu
söylemiştik. Ancak kemik kaybı yavaşlatılabilir. Kemik erimesi tedavisi yoğun araştırmalara
neden olmuştur. Bugün itibariyle en geçerli yöntemlerden birisi östrojen
tedavisidir. Böylece kemik erimesi süreci azalır. Bu tedaviyle kalça ve omurga kemiklerinde kayıp azalmış ve bu tedaviye ek olarak kalsiyum da eklendiğinde bu
oran daha da fazla artmıştır. Kalsiyumun 30 yaşından önce uygun miktarda
besinsel olarak alınması kemik erimesi ihtimalini oldukça arttırır fakat
sonradan ilaç tedavisi şeklinde alınan kalsiyum daha mütevazi bir etki
gösterir. Kemik erimesi tedavisi uzun sürer ve en az 5 yıllık bir süreç gerekir
ki etkinliğini göstersin.
Yaş ilerledikçe vücudun kalsiyumdan yararlanma ihtimali azalır. Çünkü
emilimi azalmıştır. Kemik erimesinin önüne geçmek için kalsiyum dengesini iyi
ayarlamak gerekir. Fakat tek başına, östrojen olmadan kalsiyum verilmesi
tedavide pek fayda sağlamamaktadır.
Östrojen tedavisine tahammül edemeyen veya kullanılması bazı tehlikeler
yaratabilen hastalarda, kalsitonin tedavisi kemik kırığı riskini azaltır. Umut vaadeden diğer tedavi yaklaşımı ise kemik
erimesini seçici olarak azaltan bifosfonatların kullanılmasıdır.
TEDAVİDE SON GELİŞMELER
Vücuda yerleştirilen bir çip sayesinde, osteoropoz (kemik erimesi)
ilacının dozu uzaktan ayarlanabildi.
Danimarka'da yapılan klinik araştırma, ilk kez osteoropozun uzaktan "tedavi edilebileceğini" gösterdi.Araştırmaya 7 osteoropoz hastası kadın katıldı.
Çipi 65-70 yaşındaki katılımcıların vücuduna yerleştiren bilim adamları, 12 ay boyunca hastaların durumunu izledi. Bilim adamları çip sayesinde, teriparatid ilacının günlük yapılan enjeksiyonlar kadar etkili şekilde kana verilebildiğini gördü.
Merkezi ABD'de bulunan çipi geliştiren şirketin patronu ve araştırmaya imza atanlardan Dr. Robert Farra,"hastaların artık ilaçlarını almayı unutmayacağını ya da osteoropoz tedavisinde kullanılan iğnelerin acısına katlanmak zorunda kalmayacağını" vurguladı.
Önceden programlanan, kademeli olarak bir süre az dozlarda ilacın verilmesini sağlayan birçok çipten farklı olarak, kalp pili büyüklüğündeki bu çipin kablosuz bir sistem yardımıyla uzaktan kontrol edilebildiği belirtildi.Doktorların, bilgisayar ya da cep telefonuyla hastalığın durumuna göre dozu ayarlayabileceğini belirten Farra, bu sistem sayesinde ilacın kana enjeksiyon gibi hızla verilebildiğine dikkati çekti.
Massachusetts Institute of Technology, Harvard Tıp Fakültesi ve Case Western Reserve Üniversitesi'nden bilim adamlarının da destek verdiği araştırma "Science Translational Medicine" dergisinde yayımlandı.
Bu tekniğin kanser gibi başka hastalıkların tedavisinde de kullanılabileceği ifade edildi.
Danimarka'da yapılan klinik araştırma, ilk kez osteoropozun uzaktan "tedavi edilebileceğini" gösterdi.Araştırmaya 7 osteoropoz hastası kadın katıldı.
Çipi 65-70 yaşındaki katılımcıların vücuduna yerleştiren bilim adamları, 12 ay boyunca hastaların durumunu izledi. Bilim adamları çip sayesinde, teriparatid ilacının günlük yapılan enjeksiyonlar kadar etkili şekilde kana verilebildiğini gördü.
Merkezi ABD'de bulunan çipi geliştiren şirketin patronu ve araştırmaya imza atanlardan Dr. Robert Farra,"hastaların artık ilaçlarını almayı unutmayacağını ya da osteoropoz tedavisinde kullanılan iğnelerin acısına katlanmak zorunda kalmayacağını" vurguladı.
Önceden programlanan, kademeli olarak bir süre az dozlarda ilacın verilmesini sağlayan birçok çipten farklı olarak, kalp pili büyüklüğündeki bu çipin kablosuz bir sistem yardımıyla uzaktan kontrol edilebildiği belirtildi.Doktorların, bilgisayar ya da cep telefonuyla hastalığın durumuna göre dozu ayarlayabileceğini belirten Farra, bu sistem sayesinde ilacın kana enjeksiyon gibi hızla verilebildiğine dikkati çekti.
Massachusetts Institute of Technology, Harvard Tıp Fakültesi ve Case Western Reserve Üniversitesi'nden bilim adamlarının da destek verdiği araştırma "Science Translational Medicine" dergisinde yayımlandı.
Bu tekniğin kanser gibi başka hastalıkların tedavisinde de kullanılabileceği ifade edildi.
Tedavi eksiksiz planlamalı
Cerrahi tedavi, hastanın genel durumu ve sistemlerinin anestezi için en
uygun olduğu dönemde yapılmalıdır. Kalça kırıklarının cerrahisi teknik olarak
zordur. Cerrahi tedavi bilgi, deneyim ve donanım gerektirir. Deneyimli bir ekip
tarafından yapılacak olan eksiksiz planlanmış, doğru implant seçilmiş bir
ameliyat, hastanın sağ kalım süresini ve yaşam kalitesini olumlu etkiler. Düşük
oranlarda görülmekle birlikte yüzeysel ve derin enfeksiyon, kırık çizgisinde
iyileşmeme, protezde çıkık, protez çevresinde kırık, erken gevşeme ve derin ven
trombozu cerrahi tedavi sonrasında görülebilecek komplikasyonlardır.
Düşme sonrası kalça kırığından nasıl korunabiliriz?
· Uygun beslenme, egzersizler ve ilaçlar
ile osteoporozun önlenmesi ve tedavisi yapılırken, yaşam alanında
alınacak bazı önlemlerle düşme riski azaltılarak kalça kırığı oluşma sıklığı
azaltılabilir.
· Osteoporoz tanısı olan hastalar yürürken,
yürüteç ya da baston kullanmalıdırlar.
· Yürürken alçak topuklu ayakkabıları
tercih etmelidirler.
· Tabanı kaygan olmayan, yere sıkıca
tutunan ayakkabıları kullanmak gerekir.
· Osteoporozlu kişilerin çevresinde yer
alan kaygan zeminler, kapı eşikleri ve halı yükseltileri ve kablolar ortadan
kaldırılmalıdır.
· Banyo ve tuvaletlerde tutunabilecek,
yeteri kadar aydınlatılmış ortamlar tercih edilmelidir.
· Osteoporozlu hastaların çevresinde evcil
hayvanlar ve çocuk oyuncakları bulundurulmamalıdır.
· Denge koordinasyon eğitimi almaları
önemlidir.
· Kas güçlendirici egzersizler ile düşme
riski azaltılabilir.
6 hafta sonra cinsel hayata
Total kalça protezi sonrasında uygulanacak olan rehabilitasyon hastaya
ve kalça protezi ameliyatı cerrahi tekniğine bağlı faktörlere bağlı olarak
değişiklik gösterir. Rehabilitasyonun amacı hastayı bir an önce ayağa
kaldırarak günlük yaşamına kavuşturmak olmalıdır. Bu hedefin
gerçekleştirilmesinde hekim, hasta ve fizyoterapist iletişimi son derece
önemlidir. Uyumlu bir çalışmayla hastalar, en kısa sürede bağımsız
yürüyüşlerini kazanabilir ve günlük yaşantıları için gerekli olan işlevlere
sahip olabilir. Hastanın rehabilitasyon programına verdiği yanıta göre
değişmekle birlikte, ameliyatı takiben ortalama 3 ay sonunda hastalar günlük
yaşamlarına geri dönebilirler ve yaklaşık 1 yıl sonunda ameliyattan tam olarak
yarar elde ederler. Total kalça protezi ameliyatını takiben ortalama olarak 6
hafta sonunda, meydana gelebilecek çıkık komplikasyonu riskini azaltmak için
güvenli seks pozisyonlarında cinsel yaşam başlar.
Sağlıkla ve sağlıklı kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder