Merhaba sevgili okurlar,
Kanser,
hücrelerde DNA'nın hasarı sonucu hücrelerin kontrolsüz
veya anormal bir şekilde büyümesi ve çoğalmasıdır. Günde vücudumuzda (DNA'da)
yaklaşık 10.000 mutasyon olmasına
rağmen immün sistemimiz her milisaniye vücudumuzu
tarar ve kanserli hücreleri yok eder.Vücudumuzdaki tüm organlar canlının en
küçük yapı taşı olan hücrelerden oluşur.
Sağlıklı vücut
hücreleri bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Ölen hücrelerin yenilenmesi ve
yaralanan dokuların onarılması amacıyla bu yeteneklerini kullanırlar. Fakat bu
yetenekleri de sınırlıdır. Sonsuz bölünemezler. Her hücrenin hayatı boyunca
belli bir bölünebilme sayısı vardır. Sağlıklı bir hücre ne zaman ve nerede
bölünebileceğini bilme yeteneğine sahiptir
Buna karşın
kanser hücreleri, bu bilinci kaybeder, kontrolsüz bölünmeye başlar ve
çoğalırlar. Kanser hücreleri toplanarak urları (tümörleri) oluştururlar,
tümörler normal dokuları sıkıştırabilirler, içine sızabilirler ya da tahrip
edebilirler. Eğer kanser hücreleri oluştukları tümörden ayrılırsa, kan ya da
lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer bölgelerine gidebilirler. Gittikleri
yerlerde tümör kolonileri oluşturur ve büyümeye devam ederler. Kanserin bu
şekilde vücudun diğer bölgelerine yayılması olayına metastaz adı verilir.
Kanserler
oluşmaya başladıkları organ ve mikroskop altındaki görünüşlerine göre
sınıflandırılırlar. Farklı tipteki kanserler, farklı hızlarda büyürler, farklı
yayılma biçimleri gösterirler ve farklı tedavilere cevap verirler. Bu nedenle
kanser hastalarının tedavisinde, var olan kanser türüne göre farklı tedaviler
uygulanır. Her kanser aynı yapıya sahip değildir.
Vücutta
mutasyona uğrayan hücrelerin ancak çok küçük bir kısmı kansere yol açar. Bunun
birçok nedeni vardır:
1.
Mutasyon gösteren hücrelerin yaşama kabiliyetleri
normal hücrelere göre daha azdır. Bu yüzden ölürler.
2.
Mutasyon gösteren hücrelerin pek çoğunda bile hâlâ
aşırı büyümeyi önleyen normal geridönüm kontrol düzeneği("Tümör
baskılayıcı genler") bulunur. Bu yüzden hayatta kalabilen mutant
hücrelerin çok azı kanserli hücreye dönüşür.
3.
Sıklıkla, kanser potansiyeli taşıyan bu hücreler
büyüyüp kanser oluşturmadan önce vücudun bağışıklık sistemi tarafından yok
edilirler.
Bu olay şöyle
açıklanmaktadır:
Mutant
hücrelerin çoğu, değişikliğe uğramış genleri nedeniyle kendi içlerinde anormal
protein oluştururlar. Bu anormal proteinler vücudun bağışıklık sistemini
uyararak antikor yapımına veya kanserli hücreye karşı duyarlılık kazanmış
lenfositlerin oluşmasına neden olarak kanserli hücrenin yok edilmesini
sağlarlar.
Bağışıklık sisteminin etkinliğini bozan durumlar kanseri hazırlayıcı
etmenler (predispozan) olarak bilinir. Bağışıklık sistemi
tarafından yok edilmemiş olan bu hücreler kontrolsüz biçimde üreyerek
bulundukları dokuyu işgal ederler. Sadece o dokuyla sınırlı kalmayıp komşu
dokulara da yayılırlar (invazyon). Kan ve lenf dolaşımı yoluyla vücudun
ilgisiz bölgelerine de taşınabilirler (metastaz).
Kanser
başlangıcı olan alanda en önemli özellik, kitlenin çevre dokulara girift,
yapışık olmasıdır. İyi huylu (benign) tümörler genellikle
sınırları belirgin kitlelerdir. Ancak kötü huylu (malign) tümörler,
sınırları belirsiz ve çevre dokuya sıkıca yapışık halde bulunurlar. İlk
evrelerde genellikle ağrısızdırlar.
Kanser,
oluştuğu yani köken aldığı dokuya göre adlandırılır.
Kanser
hücreleri; civarlarındaki doku lara ulaşarak, kan dolaşımı, lenf sistemi ya da vücut boşlukları ve yüzeyleri yollarıyla vücudun diğer
taraflarına yayılırlar. Buna metastaz denir.
Vücudumuzda
kontrolsüz olarak büyüyen kötü huylu tümörlere kanser denir. Kanserler iyi
huylu ve kötü huylu olmak üzere iki kısma ayrılır. Kötü huylu tümörler başka
dokulara ve organlara yayılma (Metastaz) özelliği gösterirler.
KANSERE
YOL AÇAN ETKENLER
1. Yaş – Kanserler orta ve ileri
yaşlarda daha sık görülür.
2. Beslenme Bozuklukları – Hayvansal yağlardan zengin, et içeriği fazla, kolesterol ve
kaloriden zengin diyetlerle beslenme.
Kansere
yol açan başlıca etkendir. Bunlar;
o Katkı maddeleri : Bazı katkı maddeleri
kansere zemin hazırlar. Bu nedenle, güvenilmeyen katı yağlar, limonatalar ve
çikolatalar pek yenmemelidir.
o Tatlandırıcılar(sakkarin) :
Tatlandırıcı olarak kullanılan sakkarin, bir gıda maddesi değildir ve
böbreklere zarar verdiği gibi, mesane kanserine de neden olmaktadır.
o Küfler : Kuruyemişler üzerinde
üreyen küfler, "aflatoksin" denilen kanser yapıcı maddeyi meydana
getirirler.
o Kahve : Kahve içenlerde,
içmeyenlere göre 2-3 misli fazla mesane ve pankreas kanseri ortaya çıkmaktadır.
o Alkol
o Yiyecekler ve hazırlanış şekli
:
o Fazla et yiyenlerde kalın
bağırsak kanseri sık görülür.
o Proteinli gıdalar, 100 C
üzerinde pişirildiklerinde kanser yapan maddeler oluşur.
o Aşırı ısıtılan yağlarda
kızartılan yiyecekler kanser yapıcı olurlar.
o Kullanılmış yağları tekrar
kullanmak ta sakıncalıdır.
o Hormonlu maddelerin kansere yol
açtığı gözlenmiştir.
o Dengesiz beslenme : Önemli bir
yer tutmaktadır.
o Aşırı ilaç kullanma
o Gıdalardaki selüloz
o Ruhsal bozukluklar : Sinir
bozuklukları, üzüntüler vücudu zayıf düşürür ve kişinin kansere yakalanmasını
kolaylaştırır.
3. Şişmanlık ve bedensel hareketsizlik – Açık bir ilişki kurulmuş olmamasına karşılık araştırmalar
şişmanlığın bazı tip kanserlere zemin hazırladığını göstermektedir.
4. Sigara – Sigara akçiğer kanseri
riskini belirgin ölçüde arttırmaktadır. Sigara ve diğer tütün ürünleri bundan
başka ağız, gırtlak, yemek borusu, mide, mesane kanserlerinde önemli rol oynar.
5. Kimyasal maddeler – İş yerlerinde metal tozları ve kimyasal maddelerle karşılaşma
kanser riskini arttırır. Asbest, rodon, vinil, benzen iyi bilinen
kanserojenlerdir. Defalarca röntgeni çekilmiş organlarda kanser sık görülür.
6. Yüksek dozda radyasyona maruz kalmak - Bilgisayar monitörü ve televizyondan en az 70 cm. Uzaklıkta
durmalıyız. Cep telefonları ile çok uzun konuşmalar yapmamalı, mümkünse
kulaklık kullanmalıyız.
7. Aşırı güneş ışığı – Güneşteki ultraviole ışınları direkt olarak melanoma ve diğer
deri kanserleri oluşumu ile ilişkilidir. Güneşten gelen kozmik ışınlar, toprağa
karışır ve yok olurlar. Ancak, beton ve taş yığınları bu ışınları geçirmezler.
Dolayısıyla şehirlerde kanser riski fazladır.
8. Bazı virüsler – Hepatit B ve C virüsü gibi
virüsler artmış kanser riski oluşturmaktadırlar.
9. Vücudun bağışıklık sistemini bozan hastalıklar – AIDS gibi vücut bağışıklığı bozulan hastalarda kanser daha kolay
oluşmaktadır.
Yapılan
incelemelerde kanserin, kalıtsal olduğu saptanmıştır. Kanserlerin yaklaşık
yüzde 20’si kalıtsaldır. Yani kanserden sorumlu olan anormal bir gen
ana-babadan çocuklarına geçmektedir. Ancak, kalıtsal olarak geçen, kanserin
kendisi olmayıp, bazı organların zayıf ve kansere dayanıksız doğması ve
gelişmesidir. Bu durum kansere neden olan geni taşıyan her bireyde otomatik
olarak kanser oluşacağı anlamına gelmez. Eğer ailevi kanser riskinden
korkuluyor ise bu konuda doktora başvurarak aile bireylerinin riskleri
açısından genetik konsültasyon ve testler uygulanmalıdır. Ailevi yüksek
kişilere düzenli kanser taramaları önerilmekte ve erken tanı ve tedavi şansı
arttırılmaktadır.
TEŞHİS
YÖNTEMLERİ :
Meme Kanseri:
· Kendi Kendine Meme Muayenesi: Kişinin kendi kendine memelerini muayene etmesidir. 20
yaşından sonra ayda bir kere yapılmalıdır.
· Klinik Meme Muayenesi: Doktor tarafından memelerin ve koltuk altlarının muayene
edilmesidir. 20-40 yaş arasında üç yılda bir kere 40 yaşından sonra ise yılda
bir kere yapılmalıdır.
· Mamogram: Memelerin X ışını ile
görüntülenmesidir. 40 yaşından sonra yılda bir kere uygulanmalıdır.
· Ultrason: Yukarıda sayılan üç
tarama yönteminde herhangi bir anormallik saptanırsa daha detaylı bilgi
edinebilmek için ultrason kullanılır. Yüksek enerjili ses dalgaları ile görüntü
elde edilir.
· Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG): Tümörleri bulma konusunda mamografiye göre daha hassastır. Mıknatıs,
radyo dalgaları ve bilgisayar kullanılarak görüntü elde edilir.
· Doku Örneklemesi: Yukarıdaki
yöntemlerde herhangi bir anormallik saptanırsa ya da bir şüphe oluşmuşsa
uygulanır. Mikroskop altında incelenmek üzere meme dokusundan hücreler
alınmasıdır. Doku örneklemesi için üç yöntem kullanılmaktadır. Bunlar; ince
iğne aspirasyonu, meme ucu aspirasyonu ve duktal lavajdır.
Prostat Kanseri:
· Parmakla Rektal Muayene: Doktor parmağıyla rektumun alt tarafından prostatı muayene eder. 50
yaşından sonra yılda bir kere, eğer risk faktörleri varsa 40 yaşından itibaren
yılda bir kere yapılmalıdır.
· Prostat Spesifik Antijen (PSA) Testi: Bu test ile kandaki prostat spesifik antijen miktarı ölçülür. Prostat
spesifik antijenin kanda artmış miktarda bulunabileceği durumlar prostat
kanseri, prostatın inflamasyonu ya da enfeksiyonu ve benign prostat
hiperplazisidir (prostatın iyi huylu büyümesi). PSA testi 50 yaşından sonra
yılda bir kere uygulanmalıdır. Eğer risk faktörleri varsa 40 yaşından itibaren
yılda bir kere uygulanmalıdır. Serbest PSA’nın total PSA’ya oranı kanser
ihtimali yönünden bilgi verebilmektedir.
Akciğer Kanseri:
· Göğüs Grafisi: X ışını ile göğüs
kafesindeki organların ve kemiklerin görüntülenmesidir.
·
Balgam
Sitolojisi: Balgam örneğinin mikroskop altında incelenmesiyle
kanser hücrelerinin araştırılmasıdır.
·
Spiral Bilgisayarlı
Tomografi Görüntülemesi: X ışını makinesine bağlanmış bir bilgisayar
yardımıyla görüntüler elde edilmektedir.
Kolorektal Kanser:
· Gaitada Gizli Kan Testi: Sadece mikroskop altında gözlenebilecek kan gaitada araştırılır. 50
yaşından sonra yılda bir kere yapılmalıdır.
· Sigmoidoskopi: Rektumdan ilerletilen
sigmoidoskop (lens ve ışık) ile rektum ve sigmoid kolon (kolonun aşağı
kısımları) görüntülenir. Beraberindeki aparat ile doku örneği de alınabilir ve
mikroskop altında incelenebilir. 50 yaşından sonra beş yılda bir kere
uygulanmalıdır.
· Barium Enema: Baryumlu sıvı rektuma
verilir. Baryum alt gastrointestinal sistemi kaplar ve alt gastrointestinal
sistem X ışınları ile görüntülenir. 50 yaşından sonra beş yılda bir kere
uygulanmalıdır.
· Kolonoskopi: 50 yaşından sonra on
yılda bir kere uygulanmalıdır. Pozitif çıkan bağırsaklarla ve rektumla ilgili
her testten sonra kolonoskopi yapılmalıdır.
· Parmakla Rektal Muayene
· Virtual Kolonoskopi: Bilgisayarlı tomografi ile kolonun görüntülenmesidir.
· DNA Gaita Testi: Gaita hücrelerindeki DNA incelenir. Buradaki genetik değişiklikler
kolorektal kanserin işareti olabilir.
Rahim Kanseri:
· Pap Test: Rahim ağzından
ve vajenden hücreler toplanır. Alınan hücreler mikroskop altında incelenir.
Vajinal ilişkiye başlandıktan üç sene sonra her kadın Pap test yaptırmaya
başlamalıdır. Ama Pap test yaptırmaya başlama yaşı 21’i geçmemelidir. Yılda bir
kere yapılır. 30 yaşından sonra peşpeşe üç normal Pap testi olanlar iki yılda
bir yaptırmaya başlayabilir. Herhangi bir risk faktörü olanlar yılda bir
yaptırmaya devam etmelidir. 70 yaşından sonra peşpeşe üç veya daha fazla normal
Pap test sonucu olanlar ve son on yıl içerisinde anormal Pap test sonucu
olmayanlar taramayı bırakabilirler. Risk faktörü bulunanlar taramalara devam
etmelidir.
· Transvajinal Ultrason: Yüksek enerjili ses dalgaları kullanılarak görüntü elde edilir.
· Endometrial Örnekleme: İnce bir tüple rahim ağzından rahim içine girilir ve endometriumdan (rahmin
yüzeydeki tabakası) doku örneği alınır. Mikroskop altında incelenir.
Mesane Kanseri:
· Tam İdrar Testi: Hematüri idrarda kırmızı kan hücrelerinin olmasıdır. Mikroskop altında
incelenerek ya da strip ile idrarda kırmızı kan hücrelerinin olup olmadığına
bakılır.
· İdrar Sitolojisi: Mikroskop altında idrarın incelenmesidir. Anormal hücreler araştırılır.
· Sistoskopi: İnce ışıklı bir
tüp üretradan geçerek mesanenin içine sokulur. Mesane görüntülenmiş olunur.
Doku örneği de alınabilir.
Deri Kanseri:
· Deri Muayenesi: Doktor veya kişinin kendisi tarafından çıplak gözle yapılan muayenedir.
Şüpheli bir alan varsa biopsi alınır ve mikroskop altında kanser hücreleri
araştırılır.
Risk faktörleri bulunan
kişilerin doktorlarına danışarak tarama yöntemlerine belirtilen yaşlardan daha
erken başlamaları gerekebilmektedir.
EVRELEME
Evreleme kanserin nerede (yerleştiğinin), nerelere yayıldığının ya da
vücutta diğer organların etkilenip etkilenmediğinin tanımlanmasıdır.
Doktorlar kanserin evresini tanımlamak için tanı metodlarını kullanılırlar, bu nedenle tüm testler yapılmadan evreleme tamamlanmaz. Evrenin bilinmesi, hasta için en uygun olan tedavi metodunun seçilmesi ve hastalığın seyrinin tahmin edilmesinde doktora yardımcıdır. Farklı tip kanserler için farklı evre tanımlamaları vardır.
Günümüzdeki çeşitli evreleme sistemlerinden en yaygın olarak kullanılanı AJCC (Amerikan Kanser Komitesi) tarafından hazırlanmış TNM evreleme sistemidir. TNM T(tümör), N(nod=lenf nodu) ve M(metastaz) kısaltmasıdır.
Doktorlarınız kanserin evresini belirlemek için üç faktöre bakarlar.
Doktorlar kanserin evresini tanımlamak için tanı metodlarını kullanılırlar, bu nedenle tüm testler yapılmadan evreleme tamamlanmaz. Evrenin bilinmesi, hasta için en uygun olan tedavi metodunun seçilmesi ve hastalığın seyrinin tahmin edilmesinde doktora yardımcıdır. Farklı tip kanserler için farklı evre tanımlamaları vardır.
Günümüzdeki çeşitli evreleme sistemlerinden en yaygın olarak kullanılanı AJCC (Amerikan Kanser Komitesi) tarafından hazırlanmış TNM evreleme sistemidir. TNM T(tümör), N(nod=lenf nodu) ve M(metastaz) kısaltmasıdır.
Doktorlarınız kanserin evresini belirlemek için üç faktöre bakarlar.
·
İlk tümörün büyüklüğü nedir ve nerede
yerleşmiştir?(Tümör, T)
·
Tümör lenf nodlarına yayılmış mıdır?(Nod=N)
·
Kanser vücudun diğer bölgelerine yayılmış
mıdır(metastaz yapmış mıdır)?(M=metastaz)
T, N,M sonuçları birleştirilerek kanserin evresi belirlenir. Evre Romen
rakamlarıyla 1’den 4’e (I, II,III, IV) kadar yazılır.
Evre 0 kanser teşhisi konduğunda, kanser başladığı yerde sınırlıdır ve çevre dokulara yayılmamış anlamına gelmektedir. Evre 0 kanser, karsinoma insitu olarak da adlandırılmaktadır.
Örneğin memenin duktal karsinoma insitusunda (DCIS) meme kanseri memenin kanalları dışına yayılmamıştır.
Düşük evredeki kanser daha iyi bir klinik seyirle birliktedir, ancak evreleme bir kişinin kanserle ne kadar uzun süre yaşayacağının tahmini için kullanılmamaktadır. Evreleme sayesinde doktorunuz tedavi seçeneklerini daha iyi değerlendirir.
Evre 0 kanser teşhisi konduğunda, kanser başladığı yerde sınırlıdır ve çevre dokulara yayılmamış anlamına gelmektedir. Evre 0 kanser, karsinoma insitu olarak da adlandırılmaktadır.
Örneğin memenin duktal karsinoma insitusunda (DCIS) meme kanseri memenin kanalları dışına yayılmamıştır.
Düşük evredeki kanser daha iyi bir klinik seyirle birliktedir, ancak evreleme bir kişinin kanserle ne kadar uzun süre yaşayacağının tahmini için kullanılmamaktadır. Evreleme sayesinde doktorunuz tedavi seçeneklerini daha iyi değerlendirir.
TEDAVİ:
Kanserde
yaygın olarak kullanılan tedavi yöntemleri cerrahi, radyoterapi ve
kemoterapidir. Daha az sıklıkla hormon tedavileri, biyolojik tedavi yöntemleri
ve hedefe yönelik tedaviler kullanılır.
Bu
tedavi yöntemleri tek başına veya birlikte uygulanmaktadır.
İlk uygulanan tedavi genellikle birinci basamak tedavi olarak bilinmektedir.
Birinci basamak tedavinin arkasından verilen tedavi adjuvan tedavi olarak adlandırılır. Cerrahi tedaviden sonra uygulanan kemoterapi adjuvan tedavidir. İlk basamak tedaviden önce uygulanan tedavide neoadjuvan tedavidir.
Örneğin cerrahi tedavi öncesi uygulanan hormonoterapi neoadjuvan tedavidir.
Pek çok deneysel tedavi yöntemi klinik çalışmalarla test edilmektedir.
Kanser tedavisi giderek daha çok özel uzmanlık gerektirir hale gelmektedir, tedavi genellikle medikal onkoloji uzmanı tarafından yönlendirilen bir ekiple yürütülmektedir.
Tedaviye başlamadan önce tedavinin hedeflerini, ne kadar süreceğini ve potansiyel yan etkilerini bilmek isteyeceksiniz.
İlk uygulanan tedavi genellikle birinci basamak tedavi olarak bilinmektedir.
Birinci basamak tedavinin arkasından verilen tedavi adjuvan tedavi olarak adlandırılır. Cerrahi tedaviden sonra uygulanan kemoterapi adjuvan tedavidir. İlk basamak tedaviden önce uygulanan tedavide neoadjuvan tedavidir.
Örneğin cerrahi tedavi öncesi uygulanan hormonoterapi neoadjuvan tedavidir.
Pek çok deneysel tedavi yöntemi klinik çalışmalarla test edilmektedir.
Kanser tedavisi giderek daha çok özel uzmanlık gerektirir hale gelmektedir, tedavi genellikle medikal onkoloji uzmanı tarafından yönlendirilen bir ekiple yürütülmektedir.
Tedaviye başlamadan önce tedavinin hedeflerini, ne kadar süreceğini ve potansiyel yan etkilerini bilmek isteyeceksiniz.
Kanser
tedavisinde önemli bir noktada hastalar ve hasta yakınlarının, doktorları ve
onların önerdikleri tedavi konusunda kendilerini rahat hissetmeleridir.
Bazen tedaviniz konusunda ikinci bir görüş almak isteyebilirsiniz.
Bazen tedaviniz konusunda ikinci bir görüş almak isteyebilirsiniz.
RADYASYON
TEDAVİSİ:
Bugün için kanser tedavisinde
etkili olan ana yöntemler; cerrahi, kemoterapi, ve radyasyon tedavisidir.
Radyasyon tedavisi kanserli hastalara, Wilhelm Conrad Röntgen'in 1895’de X
ışınını keşfinden hemen sonra uygulanmaya başlamıştır. Günümüze dek fizik ve
bilgisayar teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak gelişmiş ve son yıllarda
modern radyasyon tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Ülkemizdeki radyasyon
tedavi birimleri de bu teknolojik gelişmelere paralel olarak kendilerini ve
tedavi ünitelerini geliştirmiş ve geliştirmektedir.
Radyasyon tedavisi, Radyasyon Onkolojisi Kliniklerinde kanserli hastalarda tek yöntem olarak uygulanabildiği gibi, cerrahi ve kemoterapi ile beraber aynı anda ya da ardışık olarak uygulanabilir. Tüm kanserli hastaların %52’sine tedavinin bir aşamasında radyasyon tedavisi uygulanmaktadır.
Radyasyon tedavisi veya daha bilinen adıyla radyoterapi, hastanın Radyasyon Onkolojisi uzmanı tarafından değerlendirilmesi ve uygulanmasına karar verilmesiyle başlar. Simulasyon işlemi sonrası radyasyon konusunda yetişmiş Fizik mühendislerinin de katılımıyla planlama ve fizik hesapları yapılır. Uygulama uzman doktor ve fizik mühendislerinin kontrol ve gözetiminde radyasyon teknikerleri tarafından yapılır.
Radyoterapide iyonizan radyasyon kullanılır. Amacı kanserli hücreleri yok etmek ve tümörü küçültmek olarak özetlenebilir. Radyasyondan etkilenebilecek normal dokuların minimum düzeyde olmasını sağlamak, planlamanın temel amaçlarından biridir.
Radyoterapi sık olarak eksternal (harici) ve internal (dahili) olarak uygulanabilmektedir. Bazı hastalıklarda nadir olarak sistemik radyasyon da uygulanabilir. Harici radyoterapi en sık kullanılan radyoterapi şekli olup, hastalıklı bölgeye radyasyon ışın kaynağı bir makine yardımıyla dışarıdan verilmektedir. İnternal radyoterapide radyoaktif madde vücuda belli bir süre için yerleştirilerek uygulanmaktadır. Sistemik radyasyon tedavisinde de radyoaktif madde hastaya damardan ya da ağızdan hap şeklinde verilmektedir. İnternal tedavi ve sistemik radyasyon tedavisi için belli bir süre hastanede yatmak gerekebilmektedir.
Radyasyon tedavisi, Radyasyon Onkolojisi Kliniklerinde kanserli hastalarda tek yöntem olarak uygulanabildiği gibi, cerrahi ve kemoterapi ile beraber aynı anda ya da ardışık olarak uygulanabilir. Tüm kanserli hastaların %52’sine tedavinin bir aşamasında radyasyon tedavisi uygulanmaktadır.
Radyasyon tedavisi veya daha bilinen adıyla radyoterapi, hastanın Radyasyon Onkolojisi uzmanı tarafından değerlendirilmesi ve uygulanmasına karar verilmesiyle başlar. Simulasyon işlemi sonrası radyasyon konusunda yetişmiş Fizik mühendislerinin de katılımıyla planlama ve fizik hesapları yapılır. Uygulama uzman doktor ve fizik mühendislerinin kontrol ve gözetiminde radyasyon teknikerleri tarafından yapılır.
Radyoterapide iyonizan radyasyon kullanılır. Amacı kanserli hücreleri yok etmek ve tümörü küçültmek olarak özetlenebilir. Radyasyondan etkilenebilecek normal dokuların minimum düzeyde olmasını sağlamak, planlamanın temel amaçlarından biridir.
Radyoterapi sık olarak eksternal (harici) ve internal (dahili) olarak uygulanabilmektedir. Bazı hastalıklarda nadir olarak sistemik radyasyon da uygulanabilir. Harici radyoterapi en sık kullanılan radyoterapi şekli olup, hastalıklı bölgeye radyasyon ışın kaynağı bir makine yardımıyla dışarıdan verilmektedir. İnternal radyoterapide radyoaktif madde vücuda belli bir süre için yerleştirilerek uygulanmaktadır. Sistemik radyasyon tedavisinde de radyoaktif madde hastaya damardan ya da ağızdan hap şeklinde verilmektedir. İnternal tedavi ve sistemik radyasyon tedavisi için belli bir süre hastanede yatmak gerekebilmektedir.
HASTALARIN BİLMESİ GEREKENLER :
İlk kez radyasyon tedavisi alacak hastalar için biraz heyecanlı ve sıkıntılı olmaları normaldir. Radyasyon Onkolojisi uzman doktorunuzla tedavi öncesi ayrıntılı konuşmanız, heyecanınızın ve sıkıntınızın azalmasına yardımcı olacaktır. Doktorunuz size tedavi hakkında bilgiler verecek, sorularınızı yanıtlayacaktır.
İlk uygulama simülasyon denilen ve radyoterapi verilecek bölgeyi belirlemek için yapılan işlemdir. Bu işlem için simülatör denilen röntgen cihazı olarak da kullanılan bir makine, ya da 3 boyutlu planlama yapılacak ise bilgisayarlı tomografi (BT) simülatör denilen cihazlar kullanılır. Bu tetkikler için ne zaman ve nasıl geleceğiniz size önceden bildirilecektir.
Daha sonra size hangi makinede ne zaman tedaviye alınacağınız söylenecektir. Simülasyon sonrası ile tedavinizin başlaması için geçen süre içinde, fizik planlama, fizik hesaplar, alan içi korumalar var ise bunların tedavi alanınıza uygun özel karışım dökümlerle blokların yapılması yer alır. Radyoterapi planlaması çoğu kez tedavi alanı küçültmek için tedavi süresince birkaç kez yapılabilir.
Radyasyon tedavisi için ilk uygulama, uzman doktorunuz ve fizik mühendisi denetimi ve gözetiminde radyoterapi teknikerleri ile beraber yapılır, sonraki günler tedaviniz aynı şekilde radyoterapi teknikerleri tarafından devam ettirilir. Radyasyon tedavisi süresince belirli periyotlarla doktorunuza kontrol muayenesi olacaksınız. Tedavi işlemi, alan sayısına bağlı olarak çoğu zaman 10-15 dakika içinde tamamlanır, tüm tedavi zamanını size doktorunuz söyleyecektir. Bu süre genellikle 2 ile 6 hafta içinde değişmektedir. Bazen daha kısa ya da daha uzun olabilir. Harici radyoterapi uygulaması genellikle haftanın 5 günü uygulanır. İki gün normal dokuların kendini yenilemesi için uygulama yapılmamaktadır.
Harici uygulanan radyoterapi sizde herhangi bir ağrı oluşturmaz, tedavi süresince hareketsiz durmanız gerekmektedir. Etrafınıza ışın verme gibi bir kaygınız olmasın, ışın almanız hamilelerle ya da küçük çocuklarla beraber olmanızı engellemez, normal yaşamınızı devam ettirebilirsiniz.
Radyasyon tedavisi süresince, yan etkiler görülebilir. En sık rastlanılan yan etki halsizlik ve iştahsızlıktır. Tedavi alanınıza göre değişik yan etkiler görülebilir, bunların çoğu geçicidir, doktorunuz size bu konuda yardımcı olacaktır.
Radyoterapi, ışın verilen alan içindeki bölgede (cildinizde) renk değişikliğine yol açacaktır. Bu bölge hastadan hastaya değişmekle birlikte radyoterapi ilerledikçe daha hassaslaşır. Bu bölgenin tahriş edilmemesi gerekir, bunun için giysilerinizin yumuşak olması ve tıraş, keseleme, ovma gibi tahriş edici uygulamalardan sakınmanız gerekir.
Tedavi süresince dikkat etmeniz gereken diğer bir konu ise beslenmenizdir. Tedaviden maksimum düzeyde yararlanmanız için dengeli ve yeterli beslenip, kilonuzu korumalısınız. Bu konuda doktorunuzun önerilerini dikkate alınız. Radyoterapi tedavisi tamamlandıktan sonra doktorunuz uygulanan tedavi ve tedavinizin devamı konusunda size ayrıntılı bilgi verecek ve gerekiyorsa kontrole çağıracaktır. Genellikle tedavinin cevabını değerlendirmek ve olası yan etkileri görmek amacıyla hastalar radyoterapi sonrasında da kontrollere çağrılır, ilk kontrol genellikle 1-2 ay sonra, daha sonraki kontroller ise 3 ayda bir şeklindedir.
İlk kez radyasyon tedavisi alacak hastalar için biraz heyecanlı ve sıkıntılı olmaları normaldir. Radyasyon Onkolojisi uzman doktorunuzla tedavi öncesi ayrıntılı konuşmanız, heyecanınızın ve sıkıntınızın azalmasına yardımcı olacaktır. Doktorunuz size tedavi hakkında bilgiler verecek, sorularınızı yanıtlayacaktır.
İlk uygulama simülasyon denilen ve radyoterapi verilecek bölgeyi belirlemek için yapılan işlemdir. Bu işlem için simülatör denilen röntgen cihazı olarak da kullanılan bir makine, ya da 3 boyutlu planlama yapılacak ise bilgisayarlı tomografi (BT) simülatör denilen cihazlar kullanılır. Bu tetkikler için ne zaman ve nasıl geleceğiniz size önceden bildirilecektir.
Daha sonra size hangi makinede ne zaman tedaviye alınacağınız söylenecektir. Simülasyon sonrası ile tedavinizin başlaması için geçen süre içinde, fizik planlama, fizik hesaplar, alan içi korumalar var ise bunların tedavi alanınıza uygun özel karışım dökümlerle blokların yapılması yer alır. Radyoterapi planlaması çoğu kez tedavi alanı küçültmek için tedavi süresince birkaç kez yapılabilir.
Radyasyon tedavisi için ilk uygulama, uzman doktorunuz ve fizik mühendisi denetimi ve gözetiminde radyoterapi teknikerleri ile beraber yapılır, sonraki günler tedaviniz aynı şekilde radyoterapi teknikerleri tarafından devam ettirilir. Radyasyon tedavisi süresince belirli periyotlarla doktorunuza kontrol muayenesi olacaksınız. Tedavi işlemi, alan sayısına bağlı olarak çoğu zaman 10-15 dakika içinde tamamlanır, tüm tedavi zamanını size doktorunuz söyleyecektir. Bu süre genellikle 2 ile 6 hafta içinde değişmektedir. Bazen daha kısa ya da daha uzun olabilir. Harici radyoterapi uygulaması genellikle haftanın 5 günü uygulanır. İki gün normal dokuların kendini yenilemesi için uygulama yapılmamaktadır.
Harici uygulanan radyoterapi sizde herhangi bir ağrı oluşturmaz, tedavi süresince hareketsiz durmanız gerekmektedir. Etrafınıza ışın verme gibi bir kaygınız olmasın, ışın almanız hamilelerle ya da küçük çocuklarla beraber olmanızı engellemez, normal yaşamınızı devam ettirebilirsiniz.
Radyasyon tedavisi süresince, yan etkiler görülebilir. En sık rastlanılan yan etki halsizlik ve iştahsızlıktır. Tedavi alanınıza göre değişik yan etkiler görülebilir, bunların çoğu geçicidir, doktorunuz size bu konuda yardımcı olacaktır.
Radyoterapi, ışın verilen alan içindeki bölgede (cildinizde) renk değişikliğine yol açacaktır. Bu bölge hastadan hastaya değişmekle birlikte radyoterapi ilerledikçe daha hassaslaşır. Bu bölgenin tahriş edilmemesi gerekir, bunun için giysilerinizin yumuşak olması ve tıraş, keseleme, ovma gibi tahriş edici uygulamalardan sakınmanız gerekir.
Tedavi süresince dikkat etmeniz gereken diğer bir konu ise beslenmenizdir. Tedaviden maksimum düzeyde yararlanmanız için dengeli ve yeterli beslenip, kilonuzu korumalısınız. Bu konuda doktorunuzun önerilerini dikkate alınız. Radyoterapi tedavisi tamamlandıktan sonra doktorunuz uygulanan tedavi ve tedavinizin devamı konusunda size ayrıntılı bilgi verecek ve gerekiyorsa kontrole çağıracaktır. Genellikle tedavinin cevabını değerlendirmek ve olası yan etkileri görmek amacıyla hastalar radyoterapi sonrasında da kontrollere çağrılır, ilk kontrol genellikle 1-2 ay sonra, daha sonraki kontroller ise 3 ayda bir şeklindedir.
KEMOTERAPİ :
Kemoterapi, kanser hücrelerini yok etmek veya bu hücrelerin büyümesini
kontrol altına almak için antikanser ilaçlar kullanılarak yapılan tedavidir.
Kanser tedavisinde tek başına veya cerrahi ve radyoterapi ile birlikte
uygulanabilir.
Kanser tedavisinde kemoterapinin amacı hastalığın tipine ve yaygınlığına göre değişmektedir. Kemoterapi uygulamadaki amaçlar:
Kanser tedavisinde kemoterapinin amacı hastalığın tipine ve yaygınlığına göre değişmektedir. Kemoterapi uygulamadaki amaçlar:
1.
Hastalığı tedavi etmek
2.
Kanser hücrelerinin çoğalmasını önleyip, yayılmasını
yavaşlatarak hastalığın kontrol altına alınmasını sağlamak
3.
Hastalığa bağlı şikayet ve belirtileri ortadan
kaldırarak kişinin yaşam kalitesini artırmak
4.
Cerrahi veya radyoterapi sonrası uygulandığında hastalık
nüksünü azaltmak
5.
Cerrahi veya radyoterapi öncesi uygulanarak yapılacak
lokal tedavileri kolaylaştırmak
Kemoterapi İlaçları
Nasıl Etki Eder?
Vücuttaki normal ve sağlıklı hücrelerin gelişim ve ölüm süreci bir düzen ve kontrol içinde yürür. Oysa kanser hücrelerinin büyümesi ve ölümü bu kontrol sürecinden çıkmıştır ve bu hücreler kontrolsüz bir şeklide büyüyüp çoğalmaya başlar. Kemoterapi ilaçlarının hemen hepsi kan yolu ile vücuda dağılarak kontrolsüz çoğalan hücrelere ulaşarak bu hücreleri öldürür veya kontrolsüz büyümesine engel olur. Kemoterapi ilaçları bir taraftan bu kötü hücreleri yok ederken diğer taraftan vücuttaki normal hücreler üzerine de etki etmektedir. Bu da vücutta kemoterapiye bağlı bir takım yan etkiler ile kendini gösterir. Ancak mevcut ilaçların normal hücreler üzerine olan istenmeyen bu etkileri geçicidir.
Vücuttaki normal ve sağlıklı hücrelerin gelişim ve ölüm süreci bir düzen ve kontrol içinde yürür. Oysa kanser hücrelerinin büyümesi ve ölümü bu kontrol sürecinden çıkmıştır ve bu hücreler kontrolsüz bir şeklide büyüyüp çoğalmaya başlar. Kemoterapi ilaçlarının hemen hepsi kan yolu ile vücuda dağılarak kontrolsüz çoğalan hücrelere ulaşarak bu hücreleri öldürür veya kontrolsüz büyümesine engel olur. Kemoterapi ilaçları bir taraftan bu kötü hücreleri yok ederken diğer taraftan vücuttaki normal hücreler üzerine de etki etmektedir. Bu da vücutta kemoterapiye bağlı bir takım yan etkiler ile kendini gösterir. Ancak mevcut ilaçların normal hücreler üzerine olan istenmeyen bu etkileri geçicidir.
Kemoterapi Nasıl ve Nerede Verilir?
Kemoterapi ilaçlarının vücuttaki uygulama şekli farklı yollarla olabilir. Halen tedavi uygulamada dört farklı yol kullanılmaktadır:
Kemoterapi ilaçlarının vücuttaki uygulama şekli farklı yollarla olabilir. Halen tedavi uygulamada dört farklı yol kullanılmaktadır:
1.
Ağız yoluyla (oral). İlaçlar hap, kapsül veya solüsyon
tarzında ağızdan alınabilir.
2.
Damar yoluyla (intravenöz). Kemoterapi ilaçlarının en
sık uygulandığı yöntemdir. İlaçlar seruma katılarak veya doğrudan enjektör ile
damar içine verilerek yapılan uygulamadır. Genelde kol ve el üstündeki damarlar
bu işlem için kullanılır. Damardan tedavi uygulamalarında bazen port, kateter
ve pompa gibi farklı aletler de kullanılabilmektedir.
3.
Enjeksiyon yoluyla. İlaçlar bazen kas içine
(intramusküler) veya cilt altına (subkutan) direkt enjeksiyon yolu ile
verilebilir. Diğer bir enjeksiyon yöntemi de ilacın direk tümör dokusu
içerisine uygulanmasıdır (intralezyoner).
4.
Haricen cilt üstüne (topikal). İlacın direkt dışardan
cilt üzerine uygulanmasıdır.
Kemoterapi ilaçları evde, hastahane ortamında veya
özel merkezlerde uygulanabilir. Tedavinin nerede uygulanacağına ilacın veriliş
şekline; hastanın genel durumuna, hastanın ve doktorunun tercihlerine göre
karar verilir. Hastanede yapılacak uygulama yatarak veya ayaktan kemoterapi
ünitelerinde yapılabilir.
Kemoterapi Günlük
Yaşantıyı Nasıl Etkiler ve Hasta Ne Hisseder?
Kemoterapi alırken hastalarda tedaviye bağlı hoş olmayan çeşitli yan etkiler gelişse de birçok hasta günlük yaşantısında ciddi kısıtlamalar yapmadan hayatını devam ettirmektedir. Genelde bu yan etkilerin şiddeti alınan ilaçların çeşidine ve yoğunluğuna göre değişmektedir. Hastanın genel durumu, hastalığının yaygınlığı ve hastalığın yol açtığı belirtiler de bu süreci etkileyebilmektedir. Kemoterapi tedavisi alırken birçok hasta çalışma hayatlarına devam edebilmektedir, ancak bazen tedavi sonrası yorgunluk ve benzeri semptomlar çok olursa hasta bu dönemi akitvitelerinde kısıtlamaya giderek istirahatle geçirebilir. Her ne kadar tedaviye bağlı bir takım şikayetler olsa bile bu hastaların kendilerini toplumdan izole etmelerini ve günlük yaşamlarında ciddi değişiklikler yapmasını gerektirmez.
Kemoterapi alırken hastalarda tedaviye bağlı hoş olmayan çeşitli yan etkiler gelişse de birçok hasta günlük yaşantısında ciddi kısıtlamalar yapmadan hayatını devam ettirmektedir. Genelde bu yan etkilerin şiddeti alınan ilaçların çeşidine ve yoğunluğuna göre değişmektedir. Hastanın genel durumu, hastalığının yaygınlığı ve hastalığın yol açtığı belirtiler de bu süreci etkileyebilmektedir. Kemoterapi tedavisi alırken birçok hasta çalışma hayatlarına devam edebilmektedir, ancak bazen tedavi sonrası yorgunluk ve benzeri semptomlar çok olursa hasta bu dönemi akitvitelerinde kısıtlamaya giderek istirahatle geçirebilir. Her ne kadar tedaviye bağlı bir takım şikayetler olsa bile bu hastaların kendilerini toplumdan izole etmelerini ve günlük yaşamlarında ciddi değişiklikler yapmasını gerektirmez.
Kemoterapi Alırken
Hasta Ağrı Hisseder mi?
Kemoterapi ilacı verilirken hasta ağrı hissetmez. Ancak bazen kemoterapi ilacı iğnenin takılı olduğu bölgeden damar dışına sızabilir. Bu da ilacın takılı olduğu bölgede ağrı, kızarıklık, yanma ve şişlik gibi şikayetlere sebep olabilir. Böyle bir durumda hemen tedavi uygulayan hemşireye haber verilip damar yolunun yerinde olup olmadığından emin olana kadar kemoterapi uygulaması durdurulmalıdır, aksi takdirde ilacın damar dışına kaçışı o bölgede ciddi doku hasarına sebep olabilir.
Kemoterapi ilacı verilirken hasta ağrı hissetmez. Ancak bazen kemoterapi ilacı iğnenin takılı olduğu bölgeden damar dışına sızabilir. Bu da ilacın takılı olduğu bölgede ağrı, kızarıklık, yanma ve şişlik gibi şikayetlere sebep olabilir. Böyle bir durumda hemen tedavi uygulayan hemşireye haber verilip damar yolunun yerinde olup olmadığından emin olana kadar kemoterapi uygulaması durdurulmalıdır, aksi takdirde ilacın damar dışına kaçışı o bölgede ciddi doku hasarına sebep olabilir.
Kemoterapinin Olası
Yan Etkileri Nelerdir?
Kemoterapi bir yandan vücuttaki kanserli hücreleri yok etmeye çalışırken diğer yandan normal hücrelere etki ederek yan etkilerin çıkmasına sebep olur. Kemoterapiye bağlı olası yan etkiler ve bu yan etkilerin şiddeti, alınan ilaçlara ve kişisel duyarlılıklara göre değişmektedir. Kemoterapi ilaçlarından en çok etkilenen normal hücreler vücutta en hızlı çoğalan hücrelerdir. Hızlı çoğalma yeteneğine sahip bu hücrelerin başında saç, kemik iliğinde gelişim gösteren kan hücreleri, sindirim sistemindeki hücreler gelir. Bu nedenle ilaçların en fazla istenmeyen etkileri bu sistemler üzerinde görülür. Buna rağmen bu hücreler hızlı çoğalma ve yenilenme özelliği sebebi ile kısa sürede çoğalarak kemoterapinin bu olumsuz etkilerini ortadan kaldırırlar.
Olası Yan Etkiler:
Kemoterapi bir yandan vücuttaki kanserli hücreleri yok etmeye çalışırken diğer yandan normal hücrelere etki ederek yan etkilerin çıkmasına sebep olur. Kemoterapiye bağlı olası yan etkiler ve bu yan etkilerin şiddeti, alınan ilaçlara ve kişisel duyarlılıklara göre değişmektedir. Kemoterapi ilaçlarından en çok etkilenen normal hücreler vücutta en hızlı çoğalan hücrelerdir. Hızlı çoğalma yeteneğine sahip bu hücrelerin başında saç, kemik iliğinde gelişim gösteren kan hücreleri, sindirim sistemindeki hücreler gelir. Bu nedenle ilaçların en fazla istenmeyen etkileri bu sistemler üzerinde görülür. Buna rağmen bu hücreler hızlı çoğalma ve yenilenme özelliği sebebi ile kısa sürede çoğalarak kemoterapinin bu olumsuz etkilerini ortadan kaldırırlar.
Olası Yan Etkiler:
·
Halsizlik: Tedavi sonrası en sık karşılaşılan yan
etkilerin başında gelir. Halsizlik kansızlık (anemi) veya hastanın tükenmişlik
duygusu gibi çok çeşitli sebeplere bağlı olabilir. Eğer sebep kansızlık ise kan
transfüzyonu ile halsizlik ortadan kaldırılabilir, psikolojik sebeplere bağlı
halsizlikte ise bu konuda uzman birinden yardım alınabilir.
·
Bulantı ve Kusma: Tedavi öncesi hastaların en çok
endişe ettiği konuların başında gelir. Kemoterapiye bağlı bulantı ve kusma
tedaviden hemen sonra ortaya çıkabileceği gibi tedavi bitiminden birkaç gün
sonra da ortaya çıkabilir. Bazen de hastalarda tedaviye başlamadan beklenti
bulantısı denilen bulantı görülebilir. Bulantı ve kusma şikayeti, günümüzde
yeni geliştirilen ilaçlar sayesinde önüne geçilebilecek veya en aza
indirilebilecek bir durumdur.
·
Saç Dökülmesi: Bazı kemoterapi ilaçları geçici olarak
saç dökülmesi yapabilir. Saç dökülmesinin derecesi alınan ilacın cinsine ve
dozuna göre değişmektedir. Genelde saç dökülmesi tedavi başladıktan 2-3 hafta
sonra ortaya çıkar. Bu geçici bir süreçtir, tedavi tamalandıktan 3-4 hafta
sonra saçlar tekrar çıkmaya başlayacaktır.
·
Kan Değerlerinin Düşmesi: Kemoterapi alırken vücutta
hem kırmızı kan hücreleri, hem beyaz kan hücreleri, hem de trombositlerde düşme
görülebilir. Bunun sebebi ilaçların kemik iliğinde kan yapımını baskılamasıdır.
Kırmızı kan hücreleri oksijen taşıyan hücrelerdir ve eksikliğinde; halsizlik,
çabuk yorulma, çarpıntı gibi belirtiler ortaya çıkar. Beyaz kan hücreleri
vücudun mikroplara karşı savunmasında görev yapar ve sayısı azaldığı zaman kişi
çok kolay enfeksiyon kapabilir. Trombositler ise kanın pıhtılaşmasından
sorumludurlar. Sayıca azalmalarında vücutta kolay morarmalar, kolay burun ve
diş eti kanamaları gibi kanamalar görülebilir.
·
Ağız Yaraları: Kemoterapi ilaçları bazen ağız içinde
iltihabi yaralara sebep olabilir. Hastaların ağız hijyenine dikkat etmeleri,
çok sıcak veya çok soğuk içeceklerden kaçınmaları, dudaklarını kremlerle
nemlendirmeleri ağız yaralarının en aza inmesini sağlayacaktır. Ayrıca ağız içi
yaralarda takip eden doktordan da ilave tedaviler noktasında görüş alınabilir.
·
İshal ve Kabızlık: Kullanılan kemoterapi ilacının
cinsine bağlı olarak hastalarda ishal veya kabızlık görülebilir. Bu şikayetler
diyet ve çeşitli basit ilaç tedavileri ile ortadan kaldırılabilir. Ancak bazen
ishal beklenenden çok daha şiddetli olup damar yolundan sıvı desteği almak
gerekebilir. Böyle bir durumda takip eden doktor haberdar edilmelidir.
·
Cilt ve Tırnak Değişiklikleri: Bazı kemoterapi
ilaçları cilt renginde koyulaşma, soyulma, kızarıklık veya kuruluk gibi
belirtilere, tırnaklarda koyulaşma ve kolay kırılmalara sebep olabilir. Bu
durumda kolonya ve alkol gibi irritan maddelerden uzak durulmalıdır. Ilık su
ile pansuman yapılabilir ve basit nemlendiriciler kullanılabilir. Bu şikayetler
genelde ciddi boyutlarda değildir ve zamanla düzelir, ancak eğer mevcut
belirtiler şiddetli ise mutlaka takip eden doktor haberdar edilmelidir.
Kemoterapi Alırken
Hasta Nelere Dikkat Etmelidir?
Kemoterapinin istenmeyen bazı yan etkileri olabilmektedir. Bu nedenle aktif tedavi almakta olan hastaların günlük yaşantılarını fazla etkilememekle birlikte dikkat etmeleri gereken bazı önemli noktalar ve uymaları gereken bazı kurallar vardır. Bu hususlardan bazıları:
Kemoterapinin istenmeyen bazı yan etkileri olabilmektedir. Bu nedenle aktif tedavi almakta olan hastaların günlük yaşantılarını fazla etkilememekle birlikte dikkat etmeleri gereken bazı önemli noktalar ve uymaları gereken bazı kurallar vardır. Bu hususlardan bazıları:
·
Derece kullanmayı öğrenmelidir. Çünkü yüksek ateş ile
birlikte beyaz küre sayısının düşmesi halinde acil tedavi gerekliliği vardır.
Ateşi yükselen her hasta mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır.
·
Enfeksiyonu olan bireylerden uzak durulmalıdır. Ayrıca
çevresindekilerle sarılma, öpüşme gibi yakın temastan kaçınmalıdır.
·
Havasız, tozlu, sigara dumanı olan ortamlardan uzak
durmalı, odasını sık sık havalandırmalıdır. Sigara kullanıyorsa azaltmalı ve
bırakamaya çalışmalıdır.
·
Meyve ve sebzeleri iyice yıkamalı, sütü pastörize veya
iyice kaynatıp içmelidir.
·
Doktoru tarafından sıvı kısıtlaması önerilmediği
sürece bol sıvı almalı, özellikle yaz aylarında aldığı sıvı miktarını
arttırmalıdır.
·
İştahsızlık ve bulantı nedeni ile yemek yemede zorlanıyorsa
az az ve sık sık yemeye çalışmalıdır.
·
Mümkünse dışarıda, özellikle temizliğinden emin
olmadığı yerlerde yemek yememelidir.
·
Gerek ağız gerekse vücut temizliğine özen göstermeli,
tırnaklarını derin kesmemeli, traş olurken jilet kullanmamalıdır.
·
Tedavi alırken ve sonrasında kontrollerini aksatmamalı
ve özellikle yaşadığı kemoterapi yan etkileri konusunda doktorunu
bilgilendirmelidir.
·
Kemoterapi alırken gerek diş çekimi, gerekse önerilen
diğer tedaviler noktasında mutlaka takip eden doktorundan görüş almalıdır.
BİYOLOJİK
TEDAVİ:
Biyolojik tedavi immünoterapi
olarak da bilinmektedir, kansere karşı vücut savunma mekanizmalarını harekete
geçirir. İnterferon ve koloni stimülan faktör gibi biyolojik ajanlar vücut
savunma mekanizmalarını onarırlar. Araştırıcılar monoklonal antikorlar ve
aşılar gibi özel biyolojik tedaviler de geliştirmektedirler.
Monoklonal antikorlar laboratuarda üretilen kanser hücre yüzeylerinde belli alanlara bağlanan maddelerdir. Kanser hücre yüzeyine bağlandıklarında hücrede fonksiyon gören proteinlerin sentezini etkiler.
Örneğin trastuzumab meme kanseri hücrelerinde aşırı miktarda üretilen HER2/neu proteinine bağlanır, kanser hücrelerinin büyüme ve bölünmesini önler. Kanser tedavisinde kullanılan diğer monoklonal antikorlar cetuximab (Erbitux), rituximab (Rituxan), ve bevacizumab (Avastin) dir.
Kanser aşıları vücudun immün sistemini etkileyerek kanser hücrelerini tanımalarını sağlarlar, kanser aşıları üzerinde klinik araştırmalar devam etmektedir. Ancak halen çok deneysel bir tedavi yöntemidir.
Monoklonal antikorlar laboratuarda üretilen kanser hücre yüzeylerinde belli alanlara bağlanan maddelerdir. Kanser hücre yüzeyine bağlandıklarında hücrede fonksiyon gören proteinlerin sentezini etkiler.
Örneğin trastuzumab meme kanseri hücrelerinde aşırı miktarda üretilen HER2/neu proteinine bağlanır, kanser hücrelerinin büyüme ve bölünmesini önler. Kanser tedavisinde kullanılan diğer monoklonal antikorlar cetuximab (Erbitux), rituximab (Rituxan), ve bevacizumab (Avastin) dir.
Kanser aşıları vücudun immün sistemini etkileyerek kanser hücrelerini tanımalarını sağlarlar, kanser aşıları üzerinde klinik araştırmalar devam etmektedir. Ancak halen çok deneysel bir tedavi yöntemidir.
HORMONAL TEDAVİ:
Prostat kanseri ve meme
kanseri gibi bazı kanserler vücutta hormon olarak adandırılan bazı maddelerin
varlığında büyüyüp gelişirler. Hormonal tedavi vücuttaki hormon miktarını
değiştirerek meme, prostat kanseri ve üreme sistemi kanserlerinin tedavisinde
kullanılır. Örneğin tamoksifen vücuttaki östrojen miktarını azaltır ve hormona
duyarlı meme kanserinin tedavisinde kullanılır.
Hormonal tedavinin de potansiyel yan etkileri vardır, genellikle tedavinin tamamlanmasıyla ortadan kalkar. Yan etkiler kullanılan ilaca bağlıdır ve erkek ve kadında değişiklik gösterir.
Hormonal tedavinin de potansiyel yan etkileri vardır, genellikle tedavinin tamamlanmasıyla ortadan kalkar. Yan etkiler kullanılan ilaca bağlıdır ve erkek ve kadında değişiklik gösterir.
ALTERNATİF TEDAVİ YÖNTEMLERİ:
Hedefe Yönelik Tedaviler
Bu ajanlar direkt olarak kanser hücrelerindeki proteinlerle bağlanırlar, böylelikle kemoterapi ilaçlarının aksine sağlıklı hücreleri etkilemeden sadece kanser hücrelerini öldürür. Hedefe yönelik tedavi örnekleri imatinib, gefitinib ve erlotinibdir. Hedefe yönelik tedavilerin de çoğu deneyseldir ve diğer tedavi yöntemleriyle birlikte kullanılır.
Bu ajanlar direkt olarak kanser hücrelerindeki proteinlerle bağlanırlar, böylelikle kemoterapi ilaçlarının aksine sağlıklı hücreleri etkilemeden sadece kanser hücrelerini öldürür. Hedefe yönelik tedavi örnekleri imatinib, gefitinib ve erlotinibdir. Hedefe yönelik tedavilerin de çoğu deneyseldir ve diğer tedavi yöntemleriyle birlikte kullanılır.
Kanser tedavisindeki gelişmeler devam etmektedir,
belli tip kanserlerin tedavisi hakkında bilgilere kanser türleri alt
başlığından ulaşabilirsiniz.
Palyatif Tedavi
Kanser tedavi edilebilir olmakla birlikte her zaman kür mümkün olmamaktadır. Palyatif tedavide amaç kanserin hangi evresinde olursa olsun kişinin kendini mümkün olduğunca iyi hissetmesini sağlamaktır.
Palyatif tedavi fiziksel, ruhsal, psikolojik ve kişinin sosyal ihtiyaçlarına yönelik olabilir. Palyatif tedavi, küratif tedaviyle aynı anda devam edebilir.
Palyatif tedavinin beş hedefi
Kanser tedavi edilebilir olmakla birlikte her zaman kür mümkün olmamaktadır. Palyatif tedavide amaç kanserin hangi evresinde olursa olsun kişinin kendini mümkün olduğunca iyi hissetmesini sağlamaktır.
Palyatif tedavi fiziksel, ruhsal, psikolojik ve kişinin sosyal ihtiyaçlarına yönelik olabilir. Palyatif tedavi, küratif tedaviyle aynı anda devam edebilir.
Palyatif tedavinin beş hedefi
·
Ağrı ve kansere ya da tedaviye bağlı diğer bulguların
tedavisi,
·
Kişinin ruhsal ihtiyaç ve endişelerinin giderilmesi,
·
Kişinin sosyal ve mali ihtiyaçlarının ve ulaşım gibi
temel ihtiyaçlarının giderilmesi,
·
Kişinin psikolojik ihtiyaçlarının ve depresyonun
tedavisi,
·
Hastanın ölümünden sonrada hasta yakınları, hastanın
arkadaşları ve bakıcılara desteğin sağlanmasıdır.
Çocuklar da palyatif tedavi alırlar. WHO çocuklar için palyatif tedaviyi
çocuğun akıl, ruh ve vücut bakımının sağlanması olarak tanımlamaktadır.
Hastanın ailesi çocuklarını mümkün olduğunca rahat ettirebilmek için doktor,
hemşire, sosyal hizmet uzmanı, diyetisyen, fizyoterapistten oluşan profesyonel bir
sağlık ekibiyle birlikte çalışırlar.
Palyatif tedavide iletişim çok önemlidir.
Sağlık profesyonelleriyle başarılı iletişim kurmanıza yardımcı olabilecek bazı pratik öneriler şunlardır
Palyatif tedavide iletişim çok önemlidir.
Sağlık profesyonelleriyle başarılı iletişim kurmanıza yardımcı olabilecek bazı pratik öneriler şunlardır
·
Sorularınızı cevaplamaya, bulgu ve endişelerinizi
dinlemeye istekli doktorlar bulun.
·
Hastalığınız ve tedaviniz hakkında sorular sorun,
cevapları dinleyin ve doktorunuzdan açık olmayan noktaları açıklamasını rica
edin.
·
Doktorunuz ve hemşirenizle, ağrı, bulantı, kusma, ağız
yaraları ve kabızlık gibi yan etkiler hakkında konuşun.
Hasta ve bakıcıları için hastalığın teşhisi, tedavisi
ve seyrini anlamak ve alınan tedavi kararlarının bir parçası olmak önemlidir.
TAMAMLAYICI VEYA
ALTERNATİF TIP
Tamamlayıcı veya alternatif tıp terimi alışılagelmiş geleneksel tedavi yöntemleri dışındaki tedavi, teknik ve ürünleri tanımlamak için kullanılır.
Geleneksel(konvansiyonel) tedavi yöntemleri bilimsel olarak test edilmiş ve etkili ve güvenli bulunmuştur.
Tamamlayıcı tıp konvansiyonel tedavi yöntemlerine ilave olarak kullanılır. Alternatif tıp ise kanıtlanmamış tedaviler ve ürünleri kapsar.
Tamamlayıcı veya alternatif tıp yöntemleriyle tedaviyi düşündüğünüzde bu konuyu öncelikle doktorunuzla konuşmalısınız, zira bazı yöntemler kullanılan geleneksel tedavi yöntemleriyle etkileşebilir.
Örneğin kava bitkisi anesteziyle etkileşir, ekinezya bitkisi immün sistemi baskılayan bileşenler içerir, antioksidanlarınsa kanser tedavi yöntemlerinin etkinliğini artırdığına inanılmaktadır.
Alternatif tedavi yöntemleri kanser tedavisine yardımcı olabilir, ancak geleneksel tedavi yöntemlerinin yerini almamalıdır.
Etkinliği kanıtlanmış geleneksel tedavi yöntemleri yerine, etkinliği kanıtlanmamış olan alternatif yöntemlerin kullanılması kür şansını azaltabilir.
Diğer tüm tedavilerde olduğu gibi alternatif tedavi yöntemlerine başvurmadan evvel doktorunuzla konuşmanız önemlidir.
Tamamlayıcı veya alternatif tıp terimi alışılagelmiş geleneksel tedavi yöntemleri dışındaki tedavi, teknik ve ürünleri tanımlamak için kullanılır.
Geleneksel(konvansiyonel) tedavi yöntemleri bilimsel olarak test edilmiş ve etkili ve güvenli bulunmuştur.
Tamamlayıcı tıp konvansiyonel tedavi yöntemlerine ilave olarak kullanılır. Alternatif tıp ise kanıtlanmamış tedaviler ve ürünleri kapsar.
Tamamlayıcı veya alternatif tıp yöntemleriyle tedaviyi düşündüğünüzde bu konuyu öncelikle doktorunuzla konuşmalısınız, zira bazı yöntemler kullanılan geleneksel tedavi yöntemleriyle etkileşebilir.
Örneğin kava bitkisi anesteziyle etkileşir, ekinezya bitkisi immün sistemi baskılayan bileşenler içerir, antioksidanlarınsa kanser tedavi yöntemlerinin etkinliğini artırdığına inanılmaktadır.
Alternatif tedavi yöntemleri kanser tedavisine yardımcı olabilir, ancak geleneksel tedavi yöntemlerinin yerini almamalıdır.
Etkinliği kanıtlanmış geleneksel tedavi yöntemleri yerine, etkinliği kanıtlanmamış olan alternatif yöntemlerin kullanılması kür şansını azaltabilir.
Diğer tüm tedavilerde olduğu gibi alternatif tedavi yöntemlerine başvurmadan evvel doktorunuzla konuşmanız önemlidir.
CERRAHİ TEDAVİ:
Cerrahi, kanserli dokunun
vücuttan çıkartılmasıdır. Pek çok kanserde cerrahi tedavi uygulanan ilk
yöntemdir ve bazı kanserlerde cerrahi tedavi ile şifa sağlanabilir. Cerrahi
aynı zamanda tanının doğrulanması(biyopsi), evreleme, yan etkilerin ve ağrının
azaltılmasında kullanılan bir tedavi yöntemidir.
Kanserde bazı cerrahiler günübirlik özel klinik veya doktor ofislerinde, çoğu da hastanelerde uygulanmaktadır.
Cerrahi tedavinin yan etkileri, cerrahinin tipine ve hastanın tedavi öncesi genel sağlık durumuna bağlıdır.
En sık görülen yan etki, hastaların pek çoğunda kolaylıkla tedavi edilebilen ağrıdır.
Kanserde bazı cerrahiler günübirlik özel klinik veya doktor ofislerinde, çoğu da hastanelerde uygulanmaktadır.
Cerrahi tedavinin yan etkileri, cerrahinin tipine ve hastanın tedavi öncesi genel sağlık durumuna bağlıdır.
En sık görülen yan etki, hastaların pek çoğunda kolaylıkla tedavi edilebilen ağrıdır.
İnsanlar,kanser teşhisi
koyulduğunu duyduklarında ürkmekte ve hastalığı kimseyle paylaşmak
istememektedir.Kanser,kişilerin sosyal yaşamlarını,iş hayatını, arkadaş
ilişkilerini olumsuz etkileyebilmektedir.Bunun için yakın çevresinin hastaya
vereceği destek çok önemlidir.Bu destek hem duygusal hem de hastaneden
yapılacak resmi işlemlerin takibinde olmalıdır.Bu süreç oldukça zor olduğundan
hastaya bir de bu tarz streslerin yüklenmesi ağır gelebilir.
Uzmanlar, 2030′da
26 milyon yeni kanser vakasına ve 17 milyon kanser kaynaklı ölüme ulaşılacağı
tahmin ettiklerini söylüyor.
Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu (TKASK), dünyada her yıl 12 milyon kişiye kanser tanısı konulduğunu ve 7,6 milyon kişinin kanserden yaşamını yitirdiğini ve önlem
alınmazsa dünya genelinde 2030′da 26 milyon yeni kanser vakasına ve 17 milyon
ölüme ulaşılacağı tahmin edilmekte olduğunu belirtmiş.
Kanserlerin yüzde
40′ının potansiyel olarak önlenebilir .Bu nedenle kansere yakalanma riskini
artıran faktörlerden uzak durulması gerekmektedir.
Kansere neden
olan etmenlerin başında tütün ve tütün mamullerinin kullanımı,alkol tüketimi,
sağlıksız ve dengesiz beslenme ile birlikte hareketsiz yaşamanın çok önemli
olduğu ve tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı, aşırı güneşe maruz kalma ve
obezite ile ilişkili kanserler, bu risk faktörlerinden kaçınılması yanında
sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivite gibi sağlıklı yaşam
davranışlarının benimsenmesi ile önemli ölçüde azaltılabileceği unutulmamalıdır.
Sağlıklı ve sağlıkla kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder